İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Âkif Ersoy Osmanlı'dan Cumhuriyete geçiş döneminde yaşamıştır.
(1873-1936) Yaşadığı devrin ekonomik, sosyal, siyasi, ahlaki sorunlarının kaygısını duymuş…''Safahat''
adlı meşhur eserinde bu durumu şiirlerine yansıtmıştır. Toplumsal sorunlara çözüm önerileri sunarak,
günümüze de ışık tutmuştur.
Akif içinde yaşadığı toplumun sıkıntılarını yüreğinde hisseden, duyarlı ve merhametli bir şairdir. Bir
taraftan cami kürsülerinden vaaz ederek, toplumu Millî Mücadeleye destek vermeye çağırırken, diğer
taraftan elinde kalem, yazı ve şiirleriyle halkın problemlerini dile getirmiştir. Küresel /emperyalist
güçler tarafından yok edilmeye çalışılan, sahipsiz ve kimsesiz milletin diriliş çığlığı olmuştur.
İşte bu nedenle, Milli Şairimiz M. Akif, İstiklal Marşımızın yazarı olmanın yanında, Kurtuluş
Savaşımız sırasında halkı uyandırarak ve bilinçlendirerek verdiği destekle de, Milli Mücadelenin
manevi önderlerinden biridir.
O inanç ve düşüncelerini şiir ve sözleriyle ifade etmekle kalmamış, gündelik hayatında da
uygulamıştır. Kendisi için bir yaşam tarzı haline getirmiş, bir ülkü edinmiştir.
Akif'te inanç, ahlak ve eylem birlikteliği vardır…Düşünceleri davranışlarıyla uyumludur…
O inancına, düşüncesine ve karakterine uygun bir yaşam sürmüştür. Kendi kendisiyle uyumlu,
tutarlı bir şahsiyettir. Ülküsü sadece dilinde değil, günlük hayatında, davranışlarındadır.
İnandığı değerleri yaşayan bir adamdır Akif…
O bu tavır, tutum ve davranışlarıyla içinde yaşadığı topluma ve gelecek nesillere erdemli, kaliteli
insan modeli sunmuştur.
Akif'in ilkeli, tutarlı yaşamı ve her zaman için hakkaniyetten yana tutumu, haksızlık karşısındaki
duruşu, onu tanıyan dost-düşman herkes tarafından daima takdirle karşılanır…O bu yönüyle
muarızlarını bile, kendisini takdire mecbur bırakmıştır…
Türk milleti için İstiklal marşını yazması ne kadar önemli ise, yaşamı boyunca kötülüğün karşısında,
iyiliğin tarafında yer alması da o kadar önemlidir…
''Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem…
''Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam'' diyen O'dur…
Akif günümüzde az rastlanan, herkes tarafından kabul gören karakter özelliklerine sahiptir;
doğruluğu-dürüstlüğü, güvenilirliği, samimiyeti, dindarlığı ve vatanseverliği...
Sözüne sadıktı…O söz verdi mi, mutlaka yerine getirirdi. Verdiği sözün arkasında dururdu…
Arkadaşı Mithat Cemal Kuntay'ın evinde buluşmak üzere sözleşirler…Bu konuda aralarında geçen
hadiseyi şöyle anlatır Kuntay:
''Meşrutiyetin ilk seneleri, bir Cuma, adam boyu kar yağdı. O gün Akif'in hazzetmediği şeyler
işlemedi; araba, tramvay, şimendifer ve vapur…Çapadaki bizim eve o gün sütçü, ekmekçi gibi adamlar
bile gelmediler. Öğle yemeğinden sonra, biz hala ekmekçiyi beklerken nihayet kapı çalındı; fakat…Akif
bey gelmişti! Bıyığının yarısı donmuştu. Şaşırdım. Nasıl geldiğine hayret ettim…Tabii ki Beşiktaş'tan
Çapa'ya işleyen bir şey yoktu; ancak bunu sormaya da lüzum yoktu; çünkü Beşiktaş'tan Çapa'ya bu
havada insanlar yürüyerek de gelirlerdi. Bu karda, tipide yaya yürünülen mesafeye ben şaştıkça
Akif'te benim hayretime şaşıyordu.
-Gelmemem için kar, tipi kâfi değil, vefat etmem lazımdı. Çünkü geleceğim diye söz vermiştim…''
der.
Akif, para, mal-mülk, peşinde koşmak yerine, ahlak, adalet, fazilet ve hakikat peşinde koşmuştur.
Servete, şöhrete değil, Hakk'a tapmıştır.
''Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal,
Hakkıdır Hakk'a tapan milletimin İstiklal…'' demiştir.
Ekonomik durumu iyi olmamasına rağmen, -kim önce vefat ederse kalan onun çocuklarına
bakacak diye -arkadaşına söz verdiği için, kendi beş çocuğunun yanına arkadaşının üç çocuğunu da
alıp, bakıp büyütmüştür.
Kış günü paltosu olmadığı için TBMM'ye arkadaşı Şefik Bey'in paltosunu emanet alıp giden, ama
İstiklal Marşını yazdığı için kendisine ödül olarak verilen 500 TL'yi (o günün şartlarında önemli bir
meblağdır) bir hayır kurumuna bağışlayan, bir ahlak ve dürüstlük abidesidir Akif…
Bugün çoğu insan duyduğunda belki de, ''enayiliğine doymasın'' diyebilir bu duruma maalesef…
Ancak, Akif Türk Milleti'nin gönlünde bir ahlak, karakter ve dürüstlük abidesi olarak yer etmiştir…
O'nu samimi bir Müslüman, vatansever ve milletsever bir kişilik olarak hatırlayacağız…
Vefat yıl dönümünde Allah rahmet eylesin…Mekânı cennet olsun…
