Gönül istiyor ki, yeni bir güne kalktığımızda farklı bir şiddet haberiyle uyanmayalım… Sosyal
medyaya bakıp, televizyonları açtığımızda incir çekirdeğini doldurmayacak, eften püften sebeplerle
şiddet, yaralama, katletme haberleri duyuyor, görüyoruz.
Son yıllarda toplumun hemen her kesiminde, şiddet olaylarına şahit oluyoruz.
Her geçen gün insani değerlerin zaafiyete uğradığını gösteren olaylara şahit oluyoruz.
Masum çocukların katledildiği, her türlü kötülüğün açıkça işlendiği zamandayız.
Vicdanları körelmiş, taş yürekli zalimler çağı…
Suç örgütleri, çeteler sosyal medyada...
Silahlı, bıçaklı fotoğraflar, profiller…
Sokak cinayetleri…
Şiddet artık gözler önünde…
Gizlenme gereği bile duyulmuyor…
Neredeyse her yer suç mahalli…
Sokağa çıkan çocuğun, kadının, yaşlının can güvenliği endişesi var.
Tehlikenin içinde mi dolaşıyoruz yoksa?
Adam sokak ortasında eşini, arkadaşını öldüresiye dövüyor…Kalabalıklar olanlara şahit oluyor,
kimse burda ne oluyor demiyor.
Akılsız adam tedavi için gittiği hastanede hekimlere, sağlık çalışanlarına şiddet uygulamaya
kalkıyor. Çocuklarının öğretmenine saldırıyor..
Allah akıl, fikir, versin bunlara.
Nerdeyse sözlü veya fiziki şiddete maruz kalmayan meslek grubu kalmadı.
Daha yakında İstanbul Ümraniye'de, yirmi altı suç kaydı olan, on dokuz yaşında bir genç…Dışarda
dolaşıyor. (Böyle bir suç makinasını sokaklarda gezdiren sistem olur mu?) Henüz yirmi yedi yaşında,
gencecik bir bayan polis memurunu şehit ediyor.
Hayatının baharında, görevinin başında…
Yeni memur olmuştu…
Gelecekle ilgili hayalleri vardı…
Taş yürekli bir suç makinasının kurbanı oldu.
En çok da trafikte yaşananlar…
Korna çaldın, önüme kırdın, yan baktın, omuz attın bahaneleriyle insanlar trafik ortasında
birbirlerine olanca hıncıyla saldırıyor. Sanki düşman askeri…
Hatta katil oluyorlar…Tabi katilliğin ne olduğunu bilmiyor…
Bazen düşünüyorum…
Yoksa insanlar öteki dünya inancını mı yitirdi?
Merhamet, şefkat, insanlık duyguları mı yok oldu?
İçinde yaşadığımız yüzyılda, onurlu, karakterli, kaliteli insana yakışmayan hakaret, küfür, şiddet,
cinayet çeşitleri her geçen gün artıyor.
Kimsenin kimseye tahammülü, saygısı yok.
Herkes şeytani duygusu ''Ben'' inin peşine düşmüş gidiyor.
İlkel kabile devirleri gibi…
Empatik yaklaşım tamamen kaybolmuş.
Başkalarının hakkına-hukukuna saygı ortadan kalkmış.
Hatta hiç beklemediğimiz huzur, mutluluk yuvaları olması gereken mekanlarda,
Camide, okulda, ailede bile şiddet yaşanıyor…
Aile içi rezaletler bizi insanlığımızdan utandırıyor…
Diyarbakır'daki Narin yavrumuzun katledilişindeki yaşananlar kanımızı donduruyor…
İnsan ne diyeceğini bilemiyor…
İki yaşındaki bebeğe yapılanlar…
İnsan bu kadar mı alçalır?
Dört yaşındaki çocuğunun gözleri önünde eşini on yedi yerinden bıçaklayan adam!
Akla hayale gelmeyecek taciz, tecavüz, cinayet haberlerini/çeşitlerini görünce, adeta insanlığımızdan
utanıyoruz! Sanki cahiliye devri…
O zamanda kız çocukları toprağa diri diri gömülürdü.
Tam bir toplumsal yozlaşma ve ahlaki çöküntü.
İnsanı bu kadar alçaltan bir davranış biçimi var mı?
Nasıl bu kadar canavarlaşıyorlar, ilkelleşiyorlar?
İnsanlar şiddete yönelten sebeplerin çoğu da aile ve toplumsal çevre kaynaklı;
-Ailesinde çocukluğundan beri yaşadığı sevgi, ilgi eksikliği ve dışlanmışlık,
-Şiddet içerikli dizi film ve oyunlar,
-Arkadaş grubu ve sosyal çevre,
-Yaşı ilerlemesine rağmen beklediği yaşam şartlarına ulaşamama,
-Toplumsal yaşamın stresiyle başa çıkamama…gibi sebepler.
O zaman, öncelikle bir sığınak, dayanak, iyilik, dayanışma, huzur, mutluluk kaynağı olan aile
kurumumuzu güvende ve sağlam tutmalıyız.
Çünkü, aile hayatında mutsuz olan insanlar, bireysel, toplumsal yaşamlarında etraflarına kötülük,
çirkinlik, şiddet yayarlar.
Ağızlarından, dillerinden pislik akar. Davranışlarıyla çevresine sürekli zarar verirler.
Eğitim çağındaki çocuklarımızı bilim, kültür, san'at, müzik, resim, spor gibi alanlara yönlendirelim…
İnsanlaşmalarına yardımcı olalım…''Ağaç yaşken eğilir''
''Önce eğitim'' diyoruz.
Ancak, eğitim kurumlarımız olan okullarımızda, okul yollarımızda bile güvende değiliz.
Halbuki sadece çocuğumuzu okula gönderdik. Okusun, öğrensin ''insan'' olsun diye. Ailesine,
yuvasına, evine dönüşünden endişeleniyoruz!
Şiddetin her türlüsü insan denen varlığa (sözlü, duygusal, fiziksel…) yakışmaz…
Onu aşağılık bir varlık haline getirir…''Esfel-i safilin'' bu olsa gerek…
Bir kimsenin düşebileceği en aşağılık mertebe. Savunmasız hayvanlara, insanlara, canlılara şiddet
uygulamak…
Gerekçesi ne olursa olsun…Çünkü uydurulmuş gerekçeler bitmez…
Gerekli tedbirleri zamanında alamazsak, konuşarak problemini çözemeyen, muhatabına sözel,
fiziksel şiddet uygulamaktan zevk alan, içinde insan sevgisi ve hayattan beklentisi olmayan, yetersiz
''sadist'' insanlarla birlikte yaşamak zorunda kalırız.