Samimi inanç sahibi bir kimse, herkes tarafından örnek alınabilecek davranışlar geliştirir. Takip
edilecek bir model olmaya çalışır. İmrenilecek, gıpta ile bakılacak eylemler otaya koyar gündelik
yaşamıyla…
Allah'a ve ahiret gününe inanıp, Hz. Peygamberin yolundan gittiklerini söyleyenlerden beklenen
budur. Dindar kimseler içinde yaşadığı toplumun vicdanıdır. Yaşanan olumsuzluklar karşısında en
ciddi itirazlar onlardan gelmeli…
Çünkü, yalnızca Allah rızası gözetilerek yapılan ibadetler, salih ameller/dünya ve ahiret için
yapılan yararlı işler insanın davranışlarını da iyileştirir, güzelleştirir. O kimseyi kötülüklerden,
çirkinliklerden korur. Kalbini, ruhunu, gönlünü manevi kirlerden arındırır.
Şayet bireysel ve toplumsal yaşamımızda böylesi bir sonuca ulaşamıyorsak, imanımız ve onun
gereği olarak yaptığımız ibadetler bizi kötülük ve çirkinliklerden koruyamayacak kadar zayıftır.
Yaptığımız ibadet ve iyi işlerin şuur ve bilincinde değiliz. Ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı
bilmiyoruz. Sadece belli ritüelleri belli zamanlarda tekrarlıyoruz. Veya bunları gösteriş için, siyasi,
ticari, nefsi dünyalık isteklerimizin tatmini için yapıyoruz. İhlas ve samimiyet zaafiyetimiz var demektir.
Oysa Yüce Rabbimiz ;''Şüphesiz ki namaz, çirkinlikten ve kötülükten alıkoyar…'' buyuruyor.
Tabi, esas namaz camiden çıkınca, oruç ramazan bitince, hac Mekke'den dönünce başlar. Yani
toplum içine çıkıp, gündelik yaşam ilişkilerimiz başlayınca… Camide, hacda herkes Müslüman!
Demek ki, sadece cumadan cumaya camiye gitmekle, oruç tutmakla, hacca-umreye gitmekle iyi
Müslüman olunmuyor. Toplumun içine girdiğin zaman günlük yaşamda, insanlarla olan iletişiminde
nasılsın?
Allah Resulü çağlar öncesinden bizi uyarmış; '' Kişinin namazı, ibadeti sakın sizi aldatmasın. Siz
onun dinarla ve dirhemle olan münasebetine bakın!''
Bugünün değerleriyle düşünecek olursak, kilo ile, dolarla, avroyla, malla-mülkle olan ilişkisine
bakmak lazım…
Ölçüde tartıda hile yapıyor mu?
Kul hakkına, kamu malına el uzatıyor mu?
Yalanla, sahtekarlıkla insanları aldatıyor mu?
Aile içinde eşine, çocuklarına, yakınlarına nasıl davranıyor?
İş arkadaşlarıyla, komşularıyla ilişkileri hakkaniyet ölçülerinde mi?
Toplumsal ilişkileri sevgi, saygı, nezaket, zerafet içerisinde mi?
Yoksa ahlaksız, adaletsiz, bencil, kin, nefret, hakaret, iftira…gibi çirkinlikler mi fışkırıyor gündelik
yaşamından? Doğruluk yok, dürüstlük yok, ahlak yok, adalet yok, sahtekarlık dersen diz boyu…
Sonra da Cuma ve kandil mesajları atarak kendimiz hakkında olumlu izlenimler oluşturmaya
çalışıyoruz. Ne kadar iyi Müslüman olduğumuzu göstermeye…Kolay yoldan, maliyetsiz, bedelsiz
Müslümanlık…
'' Yükte hafif pahada ağır'' şeylerle Allah'ı mı kandırmaya çalışıyoruz?
Mesela ölülerimize Kur'an okuyalım, okutalım, hem biz sevap kazanalım, hem ölülerimiz sevap
kazansın... Halbuki Kur'an sadece okuyup sevap kazanmamız için indirilmiş bir kitap değil… Manasına
kafa yormak, bizi iyileştirmek, insanlaştırmak için indirilmiştir.
Çünkü iyi insan olmadan, iyi Müslüman olunmaz.
Daha çok vefat edenlerin arkasından okuduğumuz Yasin suresi 70. Ayette;
''(O Kur'an) diri olanları uyarsın diye gönderilmiştir...'' ifadesi yer alır. Demek ki Kur'an diriler için
gönderilmiş bir kitaptır, ölüler için değil…
Ne diyor milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy;
''İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de!
Yoksa maksat aranmaz mı bu ayetlerde?
Lafzı muhkem yalnız, anlaşılan, Kur'an'ın:
Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mananın.
Ya açar Nazm-ı Celil'in, bakarız yaprağına;
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin,
Ne mezarlıkta okunmak, ne fal bakmak için.''
Demek ki, Kur'an manasını düşünüp, anlayıp, kavrayıp yaşamak içindir.
Ahlakını, adaletini, ibadetini, merhametini, hakkaniyetini yaşamak…
Nitekim Peygamberimiz;
''Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim.'' (Muvatta,8) buyurmuştur.
Peki güzel ahlak nedir?
Güzel ahlak, Allah Resulünün ahlakıdır. O'nun ahlakı ise, Kur'an ahlakıdır.
Hz. Ayşe validemiz kendisine Peygamberimizin ahlakı sorulduğunda:
''O'nun ahlakı Kur'an'dı.'' (Müslim,139) buyurmuştur.
O zaman, Allah Rasulü'nün ahlakına, sünnetine uymak isteyenlere söyleyelim;
Peygamberimiz yönetenlerin, zenginlerin, kodamanların hakları için değil, ezilenlerin, yoksulların,
mazlumların hakları için mücadele vermiştir…Adalet ve ahlak mücadelesi…
O, kul hakkı yemezdi, kamu malına el uzatmazdı,
Yalan söylemez, iftira atmazdı,
Hak etmediğini sahiplenmezdi,
Adaletli, ahlaklıydı, kimseye zulmetmezdi,
Sahtekarlık yapmaz, insanları aldatmaz, kandırmazdı,
Yüce dinimizin kutsallarını kendi utanmazlıklarına, arsızlıklarına, pisliklerine perde yapmazdı,
''Muhammedü'l-emin'' sıfatını almış, en doğru sözlü ve en güvenilir kimseydi,
İyilikten, güzellikten, merhametten, hakkaniyetten ayrılmazdı,
İlim, irfan, iz'an, insanlık sahibiydi…
O zaman, Hz. Peygamberin sünnetine uyalım…
Evet…
Bu çerçevede din hayattır. Yaşam şeklinizdir. Nasıl yaşıyorsanız dininiz odur…Din, sadece şekil ve
söylemden ibaret değildir.
Lafa gelince, bol bol başkalarına din anlatıyoruz. Başkalarının hayatı, inancıyla pek meşgulüz. Kendi
hayatımıza hiç bakmıyoruz. Yaşayışımızla model, örnek insan olabiliyor muyuz? Söylemlerimizle,
eylemlerimiz uyumlu mu?
Hiç düşündük mü?