Geleneğimizde yemin etmek, ant içmek, söz vermek önemli bir yere sahiptir. Ant içmek deyiminin kökeni eski çağlarda yaygın şekilde görülmekte ve Babil, Hitit, Çin kaynaklarında bahsedildiği üzere Türklerin yaşadığı bölgeler dahil geniş coğrafyada görülen bir yemin etme geleneğine dayandırılmakta olduğu kaynaklarda geçmektedir. Ülkemizde de eskiden söylenen ve güzel bir gelenek olan, gelecek nesillere sağlam anlayışlar bırakmak adına okullarımızda eğitime başlamadan önce ant içilmekte idi.
Ne diyorduk; "Türküm, doğruyum, çalışkanım. İlkem; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi, özümden çok sevmektir. Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir…." diye haykırarak doğru olmayı, çalışkan olmayı, küçüklerimizi koruyup büyüklerimize saygı duyarak adaletli olmayı, ülkemizi ve insanlarımızı çok sevmeyi, yüksek değerlere ulaşarak ileri gitmeyi kendimize söz vererek ve bunu herkesle paylaşarak belleğimize, bilinç altımıza bu anlayışı yerleştiriyorduk. Böylece memleket meselelerine duyarlı, okuyan ve çözüm arayan bir anlayışa sahipti o dönemin insanları…
Günümüz gençlerinde ise çoğunlukla okumayan, bireyselleşmiş, toplumsal ve insan odaklı olmaktan uzak kalmayı acaba kendimize söz vermemiş olmaktan mı kaynaklandığını sorgulamak gerekir.
İleri gitmek denince; Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra Rusya'nın ekonomik sorunlar yaşadığı ve hatta ülkemizde küçümser gözle bakarak "Nataşa" söylemini dilimize doladığımız dönemlerde Rusya'ya iş seyahatinde bulunmuş iken bir gözlemim aklıma gelir. Alışveriş mekânlarında ne kadar bir şey alırsanız alın paketleme alışkanlıkları olmadığından, aldığınız malzemeleri kucağınızda bulursunuz ve kendi ülkenizin o zamanlar ne kadar ileride olduğunu düşünürsünüz.
Oysa şimdi yıllar geçmesine rağmen biz ne kadar ileriye gittik ki, marketler ve mağazalarda paketleme-poşetlemekten vaz geçerek o zamanki Rusya'nın durumuna geldik. İleri mi gittik acaba, insan odaklı mı olduk, nasıl bir gelişmişlik kendimizi sorgulamak lazım…
Tüm anlayışlar ve uygulamalar ancak insan odaklı olursa insanlık ileriye gider. Bir insanı eğitirken elbette fen bilimleri ve sosyal bilimler öğretilmelidir. Ama en önemlisi ahlaklı olmayı, kurallara bağlı olmayı, ilkeli olmayı, sevgi duymayı, sözüne sadık kalmayı öğretmelidir.
Nezaket, anlayış, hoşgörü, bilgelik, sorumluluk, mütevazilik, dostluk kavramlarının ne anlama geldiğini ve bir insanın yaşamında hangi davranışlarına yansıdığını düşünelim ve bir öz eleştiri yaparak ıslah olalım.
İslah olarak bir olumsuzluğu gidermenin ileri gitmek olduğunun farkına varalım. Herkes önce kendisini düzeltmeli ki toplum düzelmiş olsun. Ve şairin dediği gibi; "dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak her şey"
Unutmayalım ki; hepimiz bu dünyanın vatandaşı ve bir ağacın meyveleri, bir dalın yapraklarıyız.
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.