İNSANLAR DA MEVSİMLER GİBİ
Yaz mevsimi sahnelerden çekilirken güze merhaba diyoruz artık…
Her mevsim ayrı bir güzellikte yaşanır ülkemizde…
Sonbahar genellikle ''hüzün'' mevsimi olarak nitelense de, ayrı bir yeri vardır hayatımızda…
Rengiyle, şekliyle, güzellikleriyle ve değişen manzaralarıyla…
Yağmurlar gök gürültülü, rüzgarlar sert esmeye başlar güz mevsiminde…
Dağlar, ovalar, yaylalar sarıya, kahverengiye bürünür.
Keşke herkesin görme, yaşama imkanı olsa, bu renk cümbüşü güzel manzaraları…
Sonbaharda, tohumlar hasretini çektiği bereketli topraklarla yeniden buluşur…
Kaç ayın emeği, umudu hasat mevsiminin ardından, yeni bir diriliş için…
Sonbaharın eşsiz manzarasına doyum olmaz…
Doğayı bir sanat eseri gibi sunar insan nazarına…
Yeşilden kahverengiye renklerin her tonu…
Çiçekler solmuş, sararan yapraklar dökülmeye başlamıştır.
Kızgın güneş vazifesini yapmış, vites küçültmüştür artık.
Dağ çiçekleri sararmıştır güz mevsimi bastırınca.
Soğuk güz rüzgarları esiyor, son yaprak da dalından düşerken.
Çayır, çimen, lale, yasemen yeniden yeşermek ve ilkbahar dirilişi için uykuya hazırlık yapıyor…
Nice şairlere ilham kaynağı olmuştur güz mevsimi. Şairler en güzel şiirlerini bu mevsimde yazar,
derler…
Tıpkı ''Dört mevsim'' gibidir insan…
Gülerken ''Yaza''
Sevinirken ''İlkbahara''
Soğurken ''Kışa''
Hayalleri yıkılırken…
''Sonbahara'' benzer…
diyor Cahit Zarifoğlu…
Evet, gerçekten insanın ruh halleri de tıpkı mevsimler gibi sürekli değişiyor. Kimi zaman dünyalık
işlerimiz denk gitmiyor, hayata küsüyoruz…Keyfimiz kaçıyor…Buz gibi oluyoruz…
Kimi zaman büyük mutluluklar, güzellikler, hoşluklar yaşıyoruz…
Neşe saçıyoruz etrafımıza, tıpkı sonbahar çiçekleri gibi…
Bazen de, beklemediğimiz bir anda, yazın ortasında kışı, kışın ortasında yazı yaşıyoruz…Çiçekler
açıyor yüzümüzde, ruhumuzda…
Kimi zaman da, hüzün mevsimi sonbahar geldi derken, umutlar yeşeriyor gönlümüzde ilkbaharı
yaşıyoruz.
İnsan yaşamı da tıpkı mevsimler gibi, tek düze bir süreklilik yok…İnişli, çıkışlı hayat…
Mutluluk var, huzur var, acı elem keder var…
Yani, yaz var, kış var, ilkbahar, sonbahar var…
Mevsimler de insan gibi, tam bir yaşam döngüsü…
Geçici ayrılıkların haberlerini verir, güz mevsimi..
Tıpkı insan ömrü gibi…
İnsan son baharının bitmesini hiç istemez, hep taze yapraklar gibi görünmeye çalışır. Bir kuru
yaprak gibi yere serilmekten korkar. Çünkü, ilkbahar, yaz derken, sonbahar, kıştan önceki son güzel
mevsimdir onun için…
Ancak, sonuçta bahardır, son da olsa…
''Fani ömür biter, uzun bir sonbahar olur.
Yapraklar, çiçekler, kuşlar dağılır, tarumar olur.''
derken Yahya Kemal, her şeyin gelip geçici olduğuna işaret eder…
Evet, tabiat sonbaharda dünyanın fani yüzünü, ömrün de sona ereceğini hatırlatır bize
aslında…İnsan ömrünün son mevsimi gibidir sonbahar…
Kahverengiye bürünen yaylalar, solan güller, çiçekler, sararıp dalından düşen yapraklar, derken son
yaprağın toprağa kavuşması bize çeşitli mesajlar verir…Tabi düşünen akıl sahipleri için…
''Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ardarda gelişinde akıl sahipleri için elbette ibretler
vardır.'' (Al-i İmran, 190)
Ayette Rabbimiz, göklerin ve yerin yaratılışını, gece ile gündüzün, mevsimlerin birbiri ardına gelişini
düşünmeye ve hikmetini kavramaya, anlamaya çağırıyor bizi…
Çünkü mevsimler hep güzeldir.
Yeter ki sen o güzelliği görmesini, anlamasını, yaşamasını bil!
Ne diyor Nurettin Topçu:
''Vay güllerle, ağaçlarla, kuşlarla konuşamayanların haline!
Rüzgarların, derelerin ve dağların dilinden anlamayan,
Cehennemi uzak bir akıbette aramasın sakın!''
Gündelik yaşamda ne kadar olumsuzluklar, kötülük ve çirkinlikler olursa olsun, sonbahar-kış
derken bir gün güneş doğar, bahar gelir, umutlar yeniden tazelenir…Kırlara, bayırlara, yaylalara,
gönüllere huzur gelir…
Sonbahar, son baharınız olmasın yeter ki…
Yarınlar için umutlarınız, güzel günler için hayalleriniz olsun…