(Bu yazıyı sarı kart görme riskini göze alarak yazıyorum.)
Yıl 2024, Haziran ayı. Euro 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası maçları oynanıyor. Ülkemiz Milli Takımı da grup elemelerini aşarak şampiyonaya katılan 24 takım arasına girdiğinden 4 takımdan oluşan gruplarda mücadele ediyor. Son grup maçımız çok önemli. Rakip Çekya. Yenersen grup 2 ncisi olarak gruptan çıkıyoruz. Yenilirsek 3. olma ihtimali var ve yine gruptan çıkabiliyoruz. Son sıradaki Gürcistan'ın 1 puanı var ve grup lideri olan A miili takımımızın da 3-0 yenildiği Portekiz ile oynayacak. Yenmeleri mucize gibi bir şey. Nitekim Gürcistan mucizeyi gerçekleştiriyor. Nerdeyse yedek oyuncularla maça çıkan Portekiz'i 2-0 yeniyorlar.
Çekya'ya yenildiğimiz an eleniyoruz. Maçı yaklaşık 70 dakika 10 kişiyle oynayan rakibimiz agresiflikle çirkeflik arası bir oyun sergiliyor. Neyse ki Millilerimiz şaibeli bir gol yemelerine karşın 2 golle tüm taraftarlarını rahatlatıyor. Buraya kadar spor ancak bundan ötesi sporla alakası olmayan unsurlarla dolu.
Futbol tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir kart gösterimi sergiliyor hakem. Önüne gelene ağını açana kart. Oyun bitmiş hakem kart göstermeye devam ediyor. 22 sarı kart 2 kırmızı kart. Adeta kart göstermeyi misyon edinmiş, edindirilmiş gibi.
Bu yüzden yazı başlığımı Euromisyon yazdım. Yakın tarihlerde artık katılmadığımız Eurovizyon şarkı yarışmaları yapılıyordu. Sertap Erener' e kadar puan aldığımız ülkeler belli başlı idi. Sonuncu ya da sondan bir kaçıncı olurduk. Sahneye çıkıncaya kadar her şey müzik, sonrası müzikle alakası olmayan unsurlarla dolu oluyordu, tıpkı şimdi spordaki gibi.
Bilindiği üzere Vizyon ve misyon kavramları, hem iş dünyasında hem de kurumsal strateji planlamasında sıklıkla karıştırılan iki terimdir. Bu iki kavram, kurumların temel değerlerini ve amaçlarını ifade etmelerine rağmen, birbirlerinden farklı yönleri temsil ederler. Vizyon, genellikle bir kuruluşun "ulaşmayı hayal ettiği" son noktayı, ideallerini ve uzun vadeli hedeflerini özetlerken, misyon, o vizyona ulaşmak için kuruluşun günlük işlerinde nasıl davranacağını, hangi prensipleri benimseyeceğini ve hangi yollardan geçeceğini belirtir. Buna göre Euro-misyon Euro-vizyon değerlendirmesi yapmak mümkündür. Sonuç ortada, yani Avrupa (takımları, siyaseti) spora burnunu farklı şekilde sokuyor diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Yakın komşularımızın iç karışıklıkları, savaş halleri, yıllardır başımızda olan terör belası, dünyadaki diğer krizlerin etkileri, günlük yaşam telaşı, gelecek belirsizlikleri, doğal afetler yüzümüzün gülmesini ertelemek durumunda bırakıyor hepimizi. Sevinecek bir şey bulduğumuz an coşuyoruz. Kızlarımızın Voleyboldaki başarısı, futbol takımlarımızın uluslararası başarıları, sporcularımızın bireysel madalyaları tüm sıkıntıları bir an unutarak coşmamıza sebep oluyor. Milli duygularımızın tavan yaptığı bu başarılar sadece vatandaşlarımızı değil, vatandaşlarımız olmayan çeşitli ülkelerde de aynı coşku ve sempati ile karşılanıyor, milli takımlarımızın taraftarları artıyor. Tribünlerde elinde ay yıldızlı bayrağımızı sallayan çekik gözlüler, siyah tenliler, sarı saçlılar, dilleriyle sadece Türkçe bir kelime söyleyerek ama mimikleriyle, beden dilleriyle müthiş bir şekilde coşkularını anlatan kalabalıkları görmek tabii ki mutluluk verici bir durum.
Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, İnönü Muhaberelerinde kahraman komutan İsmet İnönü'ye hitaben, " Siz sadece düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz" demişti. Kurtuluş savaşı sonrası kurulan Türkiye Cumhuriyeti sömürge veya bağımlı olan bir çok ulusa esin kaynağı olmuştur. Bu yüzdendir ki o devletler hala ülkemize sempati duyuyorlardır.
Bugün baktığımızda Milli takımlarımıza destek veren taraftar kitleleri çoğunlukla o devletlerin vatandaşları. Yani Milli takımlarımızı adeta kendi milli takımları gibi görüyorlar. Arda'nın golünü kendi dillerinde naklen anlatan spikerler boğazları yırtılırcasına haykırıyorlardı. Onların sevinci, coşkusu bizleri de daha çok mutlu ediyor. Özetle uluslararası başarılarımız kurtuluş savaşımızdan esinlenerek bağımsızlıkları ilan eden, modern ülke olmaya çalışan tüm milletlere yine ilham kaynağı oluyor. Bu yüzden her başarı sınırlarımızla sınırlı kalmıyor.
Yıllardır Avrupa Birliğine gireceğiz diye önümüze koymadıkları şart kalmadı. Klasmanı daha düşük ülkeler bile uyduruk reform veya revizyonlarla birliğe katıldı. Bize hala fasıl masıl diyorlar. "Bu spordur, iyi oynayan kazanır." Denilebilir. 22 sarı kartın gösterildiği ve bunun çoğunluğunun milli takım oyuncularımızın maruz kaldığı, rakipleri rakibe göre kadro uyarlaması yaptığı durumlarda ne kadar iyi oynarsanız oynayın, vizyonunuza ulaşmanız zorlaşır. Bizim çocuklar bu nedenle sadece bir maç kazanmadı, çeşitli ayrımcı uygulamaları da bertaraf etti. Ondan dolayıdır ki her başarı bizi daha duygusal bir taraftar kitlesine döndürüyor. Şikayetçi miyiz? Sanırım çoğunluk hayır diyecektir. Arada hain çıksa da o bayrağı sallamaya daha bir tutkuyla devam edeceğiz. Euro'nun vizyonu, misyonu ne olursa olsun. (İkinci sarıyı görmeden bitireyim yazımı.)
Elinize, ayağınıza, yüreğinize sağlık Bizim çocuklar. Başarılar zincirine ekleyeceğiniz halkaların daha da artması dileğimle.
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.