Kıymetli okurlarım,
Diyorum ki; toplasak tası tarağı,
Kapatsak telefondaki tüm hesapları,
Hiç kimsenin bilmediği bir köye yerleşsek.
Küçük bir bahçesi,
Bahçesinde köpeği,
Yemişler dikelim fidandan,
Biraz da domates falan.
Aksam erken yatıp,
Sabah ezanıyla uyansak,
İlk önce bahçeye inip,
Çiğ düşmüş biberleri toplasak,
Ağaçları sulayıp fesleğenleri okşasak,
Ayağımız toprağa bassa,
Gelen geçenle selamlaşsak.
Etrafımızda kuş sesleriyle,
Balkonda bir kahvaltı,
Kahvaltıda tereyağlı köy yumurtası.
İkindi vakitlerinde asma çardağı altında,
Komşularla semaverde çay sefası,
Çilek kokusu getiren meltem esintileri ve,
Kucaklaşan gönül sohbetleri.
Akşam olunca çeksek perdeleri,
Sobayı yakıp kestane atsak,
Kıvrılıp miskin bir kedi gibi yerdeki mindere,
İliklerimize kadar uykuya dalsak.
Diyorum ki gitsek buralardan,
Ardımızda lüzumsuz telaşlar,
Heybemizde yeni huzur.
Tek derdimiz yumurtlamayan tavuk
Çürümüş domates,
Çiçeğine dolu vurmuş kiraz olsa,
Ne trafik gürültüsü,
Ne bir yere yetişme arzusu,
Tüm bu kargaşayı şehirlere bıraksak,
Ağrıyan başımızı,
Yorgun ayaklarımızı alıp,
Kirlenmiş ruhumuzla,
Yola koyulsak..
Diyorum ki;
Gitsek buralardan,
Ne varsa bizi yaşamaktan alıkoyan
Arkamızda bıraksak..
O kadar kötü o kadar illet bir dünya ve ülkede yaşıyoruz ki çocukların güvenliği yok! Kadınların güvenliği yok, doğanın güvenliği yok, hayvanların güvenliği yok.
Trafikte herkes kabadayı, herkeste silah, bıçak yada gaz... Herkes piskopat olma yolunda ilerliyor.
Rabbim aklımızı, çocuklarımızı korusun inşallah vesselam!