HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 29 OCAK 2025, ÇARŞAMBA

KAPININ ARDI GURBET

04.10.2024 00:00
Rahmetli annemden çocukluğumda duyardım; kapının ardı gurbet, diye. Kapının arkası

da gurbet mi olurmuş, derdim içimden. Kavuşmak kapıyı açmaya bakıyor… Meğer hiç de

öyle değilmiş…

Emirdağ Birlik Beraberlik Platformu'nun Taşbaşı Kültür Salonu'nda resim sergisi ve

şiir dinletisi vardı. Yurt dışından gelen Emirdağlı şairlerin yanında şehrimizden de şairler

vardı ve ben de bunlar arasındaydım.

Programın adı Emirdağ-Belçika Emek Yolculuğunun 60. Yılı Etkinliği idi. Sergi

açılışının ardından şiir programına geçildi. Bu arada programın kahramanlarından Ahmet

Urfalı Bey ve Emirdağ'ı Belçika'da yaşatmaya çalışan başkanlar da birer konuşma yaptılar.

Emirdağlı iş adamlarının başarılarını dinledik, gururlandık. İlk gidenlerin sıkıntılarını

dinledik, hüzünlendik. Konuşulan ne olursa olsun, ortak konu gurbetti…

On yaşımda köyümden çıkışımı hatırladım. Köyümden altmış kilometre uzaklıktaki

Eskişehir'e, akrabalarımın yanına okumaya gelmiştim. Hele o ilk günler… Yüksekli alçaklı

apartmanlardan yolu bile görünmese de köyümüzün olduğu tarafa bakar dururdum… Kapının

arkası gurbet olur da bu kadar mesafe olmaz mı?...

Öğretmen olarak atandığım ilk yer Trabzon'a iki buçuk saat mesafede bir nahiye olan

Ataköy idi. Esas gurbet burası olmalıydı… Türkiye'mizin neredeyse bir ucuydu. Matematik

öğretmeni olmama rağmen müzik dersine de giriyordum. Öğrenciler her fırsatta "sanki bana

inat" "Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar. Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler." diye

türkü söylerlerdi!.. Her ne kadar kız olmasam da her defasında içim burkulurdu… Ee, gurbet

böyle bir şeydi. Anadan, babadan, hısımdan, akrabadan eşten, dosttan ayrı…

Şimdi düşünün, zaman altmış yıl öncesi ve öyle bir yere gidiyorsunuz ki, binlerce

kilometre ötede. Gittiğiniz yerde dili başka, dini başka insanlar. Ne işiniz belli, ne aşınız

belli…

Bir konuşmacı "Çok acılar çektik. Çok sıkıntılar yaşadık. Gece yatağımızda çok gözyaşı

döktük," derken, bir başkası "zayıf görünmemek için ağlamadım", diyordu. Yani gözyaşımı

içime akıtmıştı…

Konu Emirdağlı gurbetçiler idi ama o yıllarda vatanın her köşesinden insanlar

Avrupa'ya çalışmaya gitmişlerdi. Kimisi kısa zamanda dönmüş kimisi de orayı vatan

tutmuştu. Artık o ilk nesilden hayatta çok az kişi kaldı. Onların çocukları ve torunları bizi

temsil ediyorlar. Şartlar ne kadar iyi olsa da bir şeyi değiştirmiyor. O da gurbet gerçeğini...

Böyle bir programda elbette gurbet şiiri okunurdu. Ben de o gurbetçilerin duygularını

yansıtan şu şiirimi seslendirdim…



GURBETTEN SESLENİŞ



Yıllar oldu ayrılalı sıladan.

Her an gözlerimde tütüyor gardaş.

Ne diyeyim, böyle yazmış Yaradan.

Gücüm ağlamaya yetiyor gardaş.



Gurbet türküleri hazin mi, hazin;

Dağlar duman duman vermiyor izin.

Her akşam üstüme çöküyor hüzün,

Güneş bizim evde batıyor gardaş!



Yorgun beden, gayrı yükü çekmiyor.

Hatıralar hiç aklımdan çıkmıyor.

Geceler bitmiyor, şafak sökmüyor;

Kuş tüyü yastıklar batıyor gardaş.



Alnımda çizgiler kahır izleri.

Hasretlik soldurdu mahzun yüzleri.

Bunca yıldır göremeden sizleri,

Ömür gurbet elde bitiyor gardaş.



Ufuklarda kayboluyor hayalim.

Azaldı umudum, bitti mecalim.

Gurbet dedikleri zalim mi zalim,

Balına zehrini katıyor gardaş.



İnsanoğlu yazılanı görüyor.

İnanana Mevlâ'm sabır veriyor.

Gurbet nicesini yere seriyor,

Garip Fikret'i de yutuyor gardaş.



Fikret GÖRGÜN
Fikret GÖRGÜN / diğer yazıları
Yorumlar
Kamil görgün
Ellerine sağlık hocam Okuduğum yazı benimde burnunu sızlattı eskilere gittim geldim 😪😪😪 Kapının ardı gurbet
Yorumlarınızı paylaşın

--







logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr