Başlık acaba yanlış mı oldu, diye düşünenler olabilir. Peşinen söyleyeyim, bilerek yazdım. Başlık, her hâlükârda cumhur diye başlayacaktı da devamının ne olacağını bu satırları yazdığımdan iki dakika öncesine kadar ben de bilmiyordum…
İki gün önce cumhuriyetimizin yüz birinci yılı kutlandı. Yazının başlığı doğal olarak "Cumhuriyet" de olabilirdi. Ancak arkadaşlarımın bu konuyu işleyeceklerini bildiğimden cumhuru işleyeyim, dedim…
Malum, cumhur halk, ahali demek. Yani, Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturanlar demek. Yani, devletimizin aslî unsurları demek. Yani, bu devleti yaşatacak insanlar topluluğu, demek. Peki devlet nasıl yaşayacak? Canım, bu da soru mu, diyebilirsiniz. İşte, asker sınırlarımızı korur, iç güvenliği sağlar, amir mahiyetindekileri yönetir, memur işini yapar, vatandaş vergisini verir…
Lafı dolandırdığım için kusura bakmayın. Yazılacak çok şey var da sadece vergi konusuna değineceğim.
Uzun zamandır alışveriş yapılan pek çok işyeri kolay kolay fiş, fatura vermiyordu. İnsan, ister istemez "acaba fiş kaldırıldı mı?" diye düşünmekten kendini alamıyordu. Aslında fiş falan kalkmamıştı. Ama vergi iadesi kalktığı için fiş vatandaşın umurunda değildi. Esnaf ya da tüccar da aslında vergisini koyduğu malı fişsiz satarak o vergi miktarını da cebine koyuyordu. Haklı olarak biz emekliler, işçiler, memurlar, bağ-kurlular, sigortalılar …da iyi bir zam bekliyorduk. Ama bu zammı devletin elde ettiği gelirlerden vereceğini de pek umursamıyorduk. Elbette bu, "herkes böyle" anlamında değildi. Nitekim böyle olmayan kitlenin bir mensubu olarak ben çekine çekine de olsa fişimi istiyordum. (Bazen istemeyi unuttuğumu da açıkça belirteyim.) Ama esnaf bin dereden su getiriyordu. Mesela, en az da olsa kesmek zorunda olduğu ve kesip bir kenarda beklettiği fişleri göstererek "ihtiyacın varsa bunlardan vereyim" diye ipe un seriyor, yeni bir fiş vermemek için kırk takla atıyordu.
Birinde, fiş verme işini savsaklayan şehrimizin meşhur bir gıda esnafıyla şöyle bir diyalogumuz olmuştu:
-Kardeşim fişimi verir misin?
Anlamamış gibi yüzüme bakıyor!
-Kardeşim KDV si içinde sattığınız bu malın vergisini aldığınız halde fişini neden vermiyorsunuz? Cevap enteresan.
-Büyük esnafı görmüyor, bizi görüyorsunuz!...
"Büyük esnaf beşse, sen de üç götürüyorsun!" demiyorum… İçinden, adeta beni linç ederek fişimi veriyor.
Yine, üç yüz lira civarında alışveriş yaptığım, içerisinin de tam dolu olduğu, bir iki şubesinin bulunduğu, şehrimizin yerli bir gıda marketi her zaman olduğu gibi fiş vermedi. Çünkü daha önce de gönüllü vermiyordu. İçerisi de yüzde doksanı emekli olduğunu tahmin ettiğim kimselerle doluydu ve kimse fiş istemiyor, esnaf da vermiyordu. Yine beni fişsiz savuşturmak isteyince kendimi tutamadım.
-Kardeşim , bak üç harfli o kadar market var. Onlar da zam yapıyor, sen de zam yapıyorsun. Biz sana, ucuz diyerek değil, şehrimizin firması diyerek desteklemek için geliyoruz ama sen fiş vermiyorsun. Bunu, özellikle herkesin duyacağı şekilde yüksek sesle söyledim. Ancak kimse destek çıkmadı. Belki bana kızanlar bile oldu.
Maliye Bakanı bangır bangır bağırıyor ama hala bildiğini okuyanlar var. Almayana da ceza olduğu halde…Sakın ola siz de, "esas çalan böyükleri, vergi kaçıran kalantorları vs… görmüyorsun" falan demeyin. Onlar da az alçak değiller!... Ancak bunların yanlışı diğerlerini haklı kılmaz. Vergi affı derseniz tam bir garabet!...
Ey Cumhur! Söyleyin şimdi, haklı mıyım, haksız mı?
Konu, nice zamandır içimde büyümüştü. Söyledim de rahatladım. ..Dostlar, işin içinde bir de kul hakkı var. Hem de seksen beş milyonun. Geçen yıl kiradaki evimin bir yıllık geliri sınırdaydı. Vergi dilimine girmeyebilirdi. Zorlayarak soktum. Ne olur ne olmaz. Bunu asla övünmek için de belirtmiyorum. Kirayı düşük gösterenler olduğunu duydum da…
BİZ CE
Devlete evvela bir gelir lazım,
Sana derim oğlum, sen anla kızım.
Gemi su alırsa sen de batarsın,
Bu vatan, bu devlet, bu bayrak bizim…
Fikret GÖRGÜN