HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 15 OCAK 2025, ÇARŞAMBA

“GÖNÜL”LÜ BİR YAZI (!)

08.12.2024 00:00
İki kızım ve torunlarım İstanbul'daydı. Gönül, hem onları hem de İstanbul'u arzu
ediyordu. İlerisi için plan da yapmıştık. Öğretmen kızımın ara tatilden istifade ziyaretiyle
planımızı öne almış olduk. İlk hafta Pendik'te, ikinci hafta da Yeşilköy'deydik. İstanbul'un
manevi iklimi bir başkaydı. Ve bu hava adeta her yanına sinmişti. Her iki tarafta da mesafeye
bakılmadan buluşuluyordu. Gönül mesafe tanımıyordu. Hatta bu güzellik, hiç tanımadığım
kişilerin gönül sofrasının etrafında bile oluşuveriyordu. İki saatte gidilip, bir buçuk saatte
dönülse bile. İstanbul'un akşam trafiğinin çilesine katlanmak başka nasıl açıklanabilirdi?…
Derken, aralığın biri olmuş, telefonuma doğum günü mesajları düşmeye başlamıştı. Her
ne kadar kimliğimde bir aralık yazsa da "bi aralık" doğmuştum ve bunun da bir önemi yoktu.
En çok da öğrencilerimden gelen mesajlar mutlu ediyordu. Öğrenci öğretmenin evladı
sayılırdı…
Ayın biri olması aynı zamanda bir yazının da yerine ulaşması demekti. Ama ayın üçü
olmuş, ne hikmetse her niyet edişte, her başlangıçta mutlaka bir mani çıkmış ya da o anda
havasına girilememişti. Olmayınca olmuyordu. Halbuki gözümü yumsam yazacaklarım sökün
ediyordu. Gönlümden neler geçmiyordu ki!...
Bu demek değildi ki yazılmayacak… Elbette yazacaktık. Mazeretimizi beyan ederdik,
olur, biterdi. Durmadan "elektrikler kesildi", gibi mazeretler uyduran tembel öğrenci bir defa
da "Sular akmadı, çalışamadım!" demesi ne kadar işine yaradı bilinmez(!) ama ben de, meselâ
"Hava şartları uygun olmadığından yazımız gecikmiştir", deyip özür dileyebilirdim. Haklı
olarak gülenler olabilirdi.. Ama açıklanabilirdi gönül rahatlığıyla… Denirdi ki, "ne kadar çok
arzu etsem de kâh evdeki hava, kâh bendeki hava uygun olmadığından bir türlü
yazılamamıştır." Yalan da olmazdı. Havasız yazı havasız tekerleğe benzerdi!
Özür konusu da halledildiğine göre gecikmeli de olsa tamamlanıp daha fazla
bekletmeden gönderilmeliydi. Bir de şiir patlatırdık altına; olur, biterdi!.. Nasıl olsa her an,
her saniye mısır patlatır gibi, sakız patlatır gibi şiir patlatılıyordu!...
Elli altı yılı, bir aralıkta
Şu fani âleme geldim dostlarım.
Dünya denen köhne bir aralıkta
Bir parça da ben yer buldum dostlarım.
Diye başlayıp,
Bir gün mezarıma varan olursa.
Hoş olur, dilinde Kur'an olursa.
Ola ki, Fikret'i soran olursa;
Gâh ağladım, gâhi güldüm dostlarım.
Şeklinde biten yirmi yedi kıtalık "Hayatım" şiirini koyamazdım herhalde. Mademki bu
Gönül'lü bir yazıydı, şiir de gönül'lü bitmeliydi. Gönülle ilgili o kadar güzel şeyler söyleyip

de olumsuz ifade olursa ne olacaktı?... Ee, gönüldü bu!... Ferman dinlemeyen gönül beni mi
dinleyecekti?... Bu durumda da gönül koymamalıydı, ya da katlanmalıydı…
Her şey gönlünüzce olsun efendim... İstanbul'dan selamlar…

VAY DELİ GÖNÜL

Bir bir tükeniyor ömür defterin;
Kalanı eyleme zay, deli gönül.
Sinende yaralar derin mi derin;
Demedin bir kere "vay!" deli gönül.

Nice dost bildiğin güldü de geçti,
Kimi defterinden sildi de geçti,
Bu da geçer dedin, deldi de geçti;
Aldığın nefese say deli gönül.

Şahit olmayanlar aşkın gücüne,
Müebbet verirler sevme suçuna!
Bütün gözyaşını attın içine;
Aksa taşar idi çay, deli gönül.

Can bedende mahkûm, vakit var daha.
Umut hazinendir, biçilmez paha.
Sığın benliğinden ulu dergâha;
Çaresiz bırakmaz Hayy, deli gönül.

Vefasız yılların kalsın yanına,
Affetmek yaraşır merdin şanına.
Fikret der; yaklaştın yolun sonuna,
Gaflet uykusundan ay deli gönül…

Fikret GÖRGÜN
Fikret GÖRGÜN / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--







logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr