Merhaba değerli okurlar!
Her yıl aynı sabah.
Aynı sükûnet, aynı titreme, aynı boşluk.
Saat dokuzu beş geçe, rüzgâr bile sessizleşir.Kuşlar susar, şehir bir anda sessizliğe gömülür.
10 Kasım sabahı, zaman bir anlığına yerini kalbin tiktaklarına bırakır.
Takvim yaprakları susar, yürekler konuşur.
Bazı günler vardır, insanın içinde çöreklenen ,hiç çıkmayan. İşte 10 Kasım da öyledir.
Bir milletin kalbine işlenmiş bir sessizliktir o.
Ne sıradan bir matemdir,
ne de sadece geçmişi anmaktır.
O sabah, ölümle ölümsüzlük arasındaki o ince çizgiyi hatırlarız.
O yüzden 10 Kasım sabahı ben hiç konuşmam.
Sadece dururum.
Rüzgârın sesini dinlerim,
bir anlık sessizliğin içinden geçen binlerce nefesi hissederim.
Çünkü ölüm, yalnızca bedene dokunur.
Fikir ölmez.
İnandığın şey ölmez.
Bir milletin yüreğine kazınmış bir ruh ölmez.
Atatürk, toprağın değil, bizim vicdanlarımızın, düşüncelerimizin, umutlarımızın içinde yaşamaya devam eder.
Bazen düşünüyorum:
Belki de 10 Kasım bir ayna gibi.
Her yıl o aynaya bakarken
kendimize şu soruyu soruyor muyuz?
"Emanete ne kadar sahip çıkıyoruz?"
Bu sessizlik, bir saygı duruşundan çok daha fazlası . Belki de bir iç muhasebe.
"Ben Atatürk'ün izinden gidiyorum" derken,
o izleri ne kadar diri tutabiliyoruz,
İşte her 10 Kasım onu soruyor bize.
Bir dakika...
Sadece bir dakika boyunca susuyoruz. Ama o sessizlik bir ömür sürüyor içimizde.
Çünkü o dakikada,
yalnızca bir lideri değil, bir milletin yeniden doğma gücünü anıyoruz.
Bir insanın tek başına koca bir tarihi değiştirebileceğine olan inancını.
Ve belki de 10 Kasım'ın bize hatırlattığı en derin hakikat şudur:
Bazı insanlar zamanı yenmez,
zaman onların etrafında döner.
Onlar ölmez, çünkü ölümsüzlüğü eserlerinde değil, insanın kalbinde bulurlar.
Atatürk de öyle.Bir bedendi, geçti, ama bir ışık bıraktı ardında.
Ve o ışık, hâlâ yolumuzu aydınlatıyor .
Biz yaşadıkça o ışık da yanacak.
Değerli okurlar!
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü, ebediyete intikalinin yıl dönümünde rahmet, minnet ve saygıyla anıyoruz.
Onun ilke ve devrimlerinin ışığında, bilimin, aklın ve vicdanın rehberliğinde ,daima ileriye yürüyen bir millet olmayı diliyoruz.
ATAM
Mavi bir ışık doğdu sislerin arasından
Tutuşturdu geceyi alev alev yanarken
Gaflette ki umutlar sıyrıldı karasından
Ulusun tarihini hatırlayıp anarken
Umutlar tükenirken yakın oldu uzaklar
Zihninde çaktı şimşek susturdu esareti
Erişilmez zekâda bozulurken tuzaklar
Dünyaya örnek oldu emsalsiz cesareti
Nâmertler bekliyorken iştah ile yemeği
Sarsılmaz bir imanla yendiler bu illeti
Yardım etti yaradan zây olmadı emeği
Varlığıyla dirildi yeniden Türk Milleti.
Görev tamam olmuştu heyhat ! bitmişti vakit
Yüceden çağrı geldi artık tükendi zaman
Verdiği sözü tuttu şimdi geçersiz akit
Bergüzar geldi bize zulme vermedi aman
Sonbaharda kampana acı içinde çaldı
Denizin rengi soldu şafağın benzi attı
En sevgili çağırıp onu yanına aldı
Sönmeyen yıldızların yörüngesine kattı
Hazanda ki hüzünler gazele bulaşırken
Kasımda gözyaşları sessiz sessiz akıyor
İçten gelen niyazlar göklere ulaşırken
Yokluğun vurgun ATAM közün yürek yakıyor
NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA
NOT: Şiirin bütün kafiyeleri "tunç kafiye" dir.