HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 03 EKİM 2025, CUMA



TÜRKÇE' NİN BAYRAMI VE SESSİZ ÇIĞLIĞI

02.10.2025 00:00
Merhaba değerli okurlar!

Her milletin bir kalbi vardır; o kalbin atışlarını kelimelerle duyarız. Bizim kalbimiz de Türkçedir.
Türk Dil Bayramı, o kalbin en gür çarpışını duyduğumuz gündür aslında.
Türk Dil Bayramı hem 13 Mayıs'da hem de 26 Eylül'de kutlanır.
13 Mayıs ,1277 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey'in; "Bundan sonra dîvânda, dergâhta, bargâhta ve mecliste Türkçe'den başka dil kullanılmayacaktır" fermânını ilân ettiği gündür.
26 Eylül ise 1932 yılında Türk Dil Kurultayı'nın açılışının olduğu gündür.

Türkçe, yüzyıllardır akıp gelen bir ırmaktır.
Orhun Yazıtları'ndan bugüne kadar
bazen dağlardan coşkuyla inen bir çağlayan,
bazen düzlüklerde usul usul ilerleyen bir dere gibi akar.
Bir ucunda Bilge Kağan'ın taşlara kazıdığı o gür ses vardır,
diğer ucunda bir bebeğin ninnisinde saklı sıcak bir nefes.
Ama ne olursa olsun, o nehir akar.
Fakat son zamanlarda nehrin suyuna yabancı atıklar karışıyor.
O berrak su, giderek bulanıyor.

Bugün gençlerin diline kulak verince,
bazen tanıdık olmayan kelimeler duyuyorum.
Türkçe değil, tam yabancı da değil.
Ne bir anlam taşıyor ne de bir kökene bağlı.
Sanki yetim kelimeler bunlar.
Bir sosyal medyada doğmuş,
yarım yamalak bir çığlık gibi ağzımızdan düşüyorlar.
Ya da Türkçenin bağrında karşılığı var iken
başka dillerden gelen gösterişli maskeler takmış kelimeler. Meselâ 
"challenge" diyorlar, meydan okuma demiyorlar.
"Trend" diyorlar, akım demiyorlar.
"like" diyorlar, beğeni demiyorlar.
Bir bakmışız ki Türkçe kelimeler kapının önünde beklerken,
biz yabancı kelimelere soframızda yer açmışız.

Bu bana eski bir köy hikâyesini hatırlatır:
Ev sahibi, yıllardır birlikte yaşadığı kedisini kapının önüne bırakır da,
uzaktan gelen bir kuşu kafeste beslemeye başlar.
Kedi öksüzleşir, kuşsa evin dili olmaz.
İşte Türkçenin kelimeleri de böyle yetim kaldı bir köşede.

Ama sadece yabancı kelimeler değil,
anlamsız kelimeler de kol geziyor artık aramızda.
Gençlerin ağzından dökülen; "abooo", "kanka", "kral", "ohaa!",
birer ünlem gibi oradan oraya savruluyor.
Dillerinde sahici bir duygunun yerine
boş bir gösteriş,
derin bir anlamın yerine gürültülü bir yüzeysellik var.

Oysa Türkçe,
çölün ortasındaki bir vahadır.
Kelimelerimiz su damlalarıdır,
onlarla susuz ruhlarımızı serinletiriz.
Her atasözü bir çeşme,
her deyim bir pınardır.
Ama biz şimdi o çeşmelerin musluklarını kapatıp,
plastiğe hapsolmuş yabancı sular içiyoruz.
Soğuk, tatsız ve kimyasal kokulu.
Bir zamanlar dedelerimizin "gözüm" dediği hitap,
bugün "bro" olmuşsa,
biz sadece kelimeyi değil,
bir duyguyu da kaybettik demektir.

Kimi zaman fark etmeyiz ama dil, sadece konuştuğumuz bir araç değildir.
O, bizi taşıyan bir gemidir.
Biz kelimelerin direğine sarılıyız,
onlarla yol alıyor, onlarla kayboluyor,
onlarla yeniden kendimizi buluyoruz.
Bir kelimenin düşmesi,
bir cümlenin kırılması,
bir deyimin unutulması,
o geminin tahtalarından birinin çürümesidir aslında.
Bunu göremeyenler, geminin hâlâ sağlam durduğunu sanır.
Ama biz biliriz ki bir gün o tahta su alırsa,
biz de yavaş yavaş batmaya başlarız.

Türkçe, asırlardır nice fırtınalar gördü.
Savaşların tozunda, göç yollarında, çadırların dumanında,
bazen bir bebek ninnisinde, bazen bir hakan fermanında yaşadı.
Ne zaman bir kelime doğduysa,
bir yürek nefes aldı.
Ne zaman bir kelime öldüyse,
bir yürek sustu.
Bugün dilimize sahip çıkmak,
sadece kelimeleri korumak değil,
onların ardındaki ruhu, sesi, hikâyeyi korumaktır.

Ben bazen düşünüyorum:
Türkçe konuşurken, aslında kiminle konuşuyorum?
Karşımda duran kişiyle mi,
yoksa bin yıllık geçmişimle mi?
Belki de her kelime bir dua gibi
atalarımızın dudaklarından bize miras kalmış bir yankıdır.
Belki "su" derken,
Göktürklerin elleriyle tuttuğu buz gibi suları hatırlıyoruz da farkında değiliz.
Belki "yol" dediğimizde,
Orta Asya bozkırlarında at süren ecdadın tozlu yollarına selam gönderiyoruz.

Bugün ekranlarımızda yabancı kelimeler uçuşuyor,
bazı kelimeler kırılıyor,
bazıları göç ediyor.
Ama biz Türkçe'yi her zaman evimiz gibi görmeliyiz.
Evini yıkmaz insan.
Yıkık dökük olsa da tamir eder.
Her kelimeyi bir tuğla gibi yerine koyar.
Çünkü dil sadece söz değil,
o sözün içinde saklı bir kimliktir.
Bir millet, dilini kaybetti mi,
kendini kaybetmiş olur.

Türk Dil Bayramı işte tam burada bir hatırlatma gibi gelir.
"Beni unutma," der dil, sessizce.
Bazen bir çocuğun "anne" deyişinde,
bazen bir dedenin eski bir mani söyleyişinde,
bazen bir âşığın sazından dökülen türkülerde seslenir bize.

Belki de dilin gerçek bayramı,
bizim ona sahip çıkmaya karar verdiğimiz gündür.
Yani bugündür.
Bir kelimenin elinden tutup onu geleceğe taşımaktır bayram.
Bir deyimi unutturmamak,
bir atasözünü torunlarımıza miras bırakmaktır.
Bir ninniyi, bir destanı,
bir dua cümlesini korumaktır.

Unutmayalım ki dil, milletin yüreğidir.
Ve yürek, çarpmazsa hayat biter.
Türkçe, yüreğimizin çarpışı,
bizim de sonsuzluğa açılan sesimizdir.

Bugün o sese kulak verelim.
Hem onu duyalım, hem onu duyuralım.
Çünkü Türkçe, bizimle yaşar.
Biz sustuğumuzda değil, biz
onu unuttuğumuzda ölür.

Değerli okurlar!
Türkçe'miz, gönlümüzün sesi, yüreğimizin nefesi olsun. Her kelimesi bereketle çoğalsın, her cümlesi sevgiyle kurulsun. Dilimiz yaşadıkça biz de var olalım; nice bayramlarda Türkçe'mizin güzelliğini ve zenginliğini kutlayalım. Sevgi ve saygılarımla.

TÜRK'ÜN ÖYKÜSÜ ( ZİNCİRBEND KOŞMA )

Nedir bu vatana illet-i zillet 
Kalksın üstümüzden gaflet uykusu 
Altay'dan  Hazar'dan eser bu haslet
Şanlı bir tarihtir türkün öyküsü 

Öyküsü Ötüken  Hunlar  Hazarlar 
Göktürkler Selçuklar Uygur Avarlar.
Karahan  Osmanlı  Aydın  Candarlar 
Bin yıllık rüyadır turan ülküsü .

Ülküsü bir olmak bütün dünyada 
Avrupa Afrika bütün Asya'da 
Yakında uzakta çölde deryada
Çalınır söylenir birlik türküsü 

Türküsü kılıçta  okta  yaydadır
Kopuzda  tamburda  tarda  naydadır 
Yağmurda  rüzgarda  dahi aydadır 
Demirle  çekiçle  toydur coşkusu 

Coşkusu efsunlar aklı evveli 
Türk adı titretir yedi düveli
Millet şahlanırsa belli bedeli 
Asla canı değil  vatan korkusu

NECİBE ÇETİNKAYA
Necibe ÇETİNKAYA / diğer yazıları
•TÜRKÇE' NİN BAYRAMI VE SESSİZ ÇIĞLIĞI 02 00:00:00.10.2025
•GÖNÜL TERAZİSİNİN IŞIĞINDA AHÎLİK  24 00:00:00.09.2025
•ZAMANIN NEFESİ, SİVRİHİSAR ULU CAMİİ 13 00:00:00.09.2025
•EYLÜL VE ŞİİRİN NEFESİ 05 00:00:00.09.2025
•RAHMETİN DOĞUM GECESİ 03 00:00:00.09.2025
•AĞUSTOSUN HİKÂYESİ 29 00:00:00.08.2025
•BİR MECLİS, BİN MAKAM 18 00:00:00.08.2025
•FETHİN KALBİNDE BİR GAZEL 10 00:00:00.08.2025
•BİRAZ NEFES ALMAK İSTİYORUM 01 00:00:00.08.2025
•ATEŞE SARILI CANLAR 26 00:00:00.07.2025
•NEFSİN TERİNDE PİŞMEK 23 00:00:00.07.2025
•BEŞ YILDIZLI ALTIN KAFESLER 17 00:00:00.07.2025
•KARANLIĞA KARŞI YAKILAN IŞIK ; 15 TEMMUZ 15 00:00:00.07.2025
•KALBİN SÜKÛNU AKLIN DERİNLİĞİ 10 00:00:00.07.2025
•4.VAGONDA VEFAYA YOLCULUK 01 00:00:00.07.2025
•ZAMANIN İÇİNDEN GEÇEN DUYGULAR 23 00:00:00.06.2025
•MÛCİZE  VE ÖDÜL 18 00:00:00.06.2025
•KARDEŞ ÜLKE AZERBAYCAN 12 00:00:00.06.2025
•KURBAN 07 00:00:00.06.2025
•YAZ GELDİ 01 00:00:00.06.2025
•KUTLU FETİH 29 00:00:00.05.2025
•KARADENİZ'İN İNCİSİ TRABZON 23 00:00:00.05.2025
•ŞEHR-İ AŞK İSTANBUL 12 00:00:00.05.2025
•EN GÜZEL İKİ HECE "ANNE" 11 00:00:00.05.2025
•NÂBÎ VE SAKIN TERK-İ EDEPTEN NAATINA TAHMİS 06 00:00:00.05.2025
•AHLÂKİ YOZLAŞMA 25 00:00:00.04.2025
•NÂBİ VE "GÖRMÜŞÜZ" GAZELİ 21 00:00:00.04.2025
•YAVRU VATAN KIBRIS' DA 12 00:00:00.04.2025
•BAYRAM SEVİNCİ 30 00:00:00.03.2025
•  NEVRUZ VE SEMENİ 24 00:00:00.03.2025
•ÂSIMIN NESLİ 18 00:00:00.03.2025
•AH ! KADINLAR 08 00:00:00.03.2025
•HOŞ GELDİN SULTAN'IM 02 00:00:00.03.2025
•SEVGİ GÜNÜ OLSUN MU? 13 00:00:00.02.2025
•MERHÂMET YÂ HÛ ! 02 00:00:00.02.2025
•HUZUR MU DEDİNİZ? 22 00:00:00.01.2025
•VARZAHAN YAYLASI 11 00:00:00.01.2025
•KIŞ VE KAR 02 00:00:00.12.2024
•BU GÜN 24 KASIM 24 00:00:00.11.2024
•ATAM 09 00:00:00.11.2024
•CUMHURİYET 01 00:00:00.11.2024
•GURBET 05 00:00:00.10.2024
•ÖZGÜR MÜYÜZ ? 02 00:00:00.09.2024
•AYASOFYA'M 26 00:00:00.07.2024
•AHÎLER VE BUGÜNKÜ ESNAFLAR 02 00:00:00.07.2024
•YOLLAR 13 00:00:00.06.2024
•ÇIKIP GELSEN 04 00:00:00.06.2024
•BİR BAYBURT MACERASI 31 00:00:00.05.2024
•İSTANBUL'UN FETHİ 29 00:00:00.05.2024
•KÖYE GİDELİM 22 00:00:00.05.2024
•ESKİYE ÖZLEM 16 00:00:00.05.2024
•TEŞEKKÜR EDİYORUM 13 00:00:00.05.2024
•SEN YUNUS OLAMAZSIN  12 00:00:00.05.2024
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--







logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr