Merhaba sevgili okurlar!
Bugün İstanbul düştü kalemimin payına. Bu büyülü eşsiz güzelliği anlatmaya ne kelimeler yeter, ne de hayaller.
Her ne kadar eski dokusu kalmasada metropolleşen kalabalığıyla hâlâ gizemli ,hâlâ hayranlık uyandıran güzelliğe sahip. Bu şehirde düsler mavi, bakışlar mavi ,sevgiler mavi, geceler mavi, aşklar deli mavi.
Ah !İstanbul... Hayâl dünyasının sertâcı şehir. Görenlerin âşık olduğu, görmeyenlerin görmeye can attığı eşsiz belde. Yüzyıllardır şairlerin, yazarların anlatmaya doyamadığı gevher-i yektâ. Yıldızların mehtapla oynaştığı , kim bilir kaç âşığın gözyaşlarını sakladığı ,kaç vapur düdüğüne vedâ hıçkırıklarının karıştığı efsunlu mâvi. Pâdişahlarla dilencilerin aynı havayı teneffüs ettiği ,aynı gökyüzüne baktığı, nice uluların istirahatgâhı olan kutsal şâr. Martıların en güzel aşk şarkılarını söylediği, en güzel kahkahaların atıldığı, en güzel ve en umutsuz aşkların yaşandığı ,en acı vedâların sırdaşı olan şehr-i aşk .
İstanbul bir tutam Fâtih, bir tutam Nedim , bir tutam Yahya Kemâl , bir tutam Ayasofya, bir tutam Süleymâniye ,bir tutam lâle,bir tutam senfoni ,bir tutam şiir, bir tutam yalnızlıktır kalabalıklarda. Yedi tepeli bu şehrin her karış sokağını yudum yudum içmek , yosun kokulu denizini ,taze balık ekmek kokusunu doyasıya içine çekmek gerek. Yüzyıllardır en ünlü şairler, en ünlü yazarlar İstanbul'u yaza yaza kalemleri tükenmiş ,fakat övgüleri bitmemiştir.
Lâle Devri Dîvân şairimiz Nedim ,"İstanbul Kasîdesi"ne şöyle başlar;
"Bu şehr-i Sitanbul ki bî-misl ü bahâdır
Bir sengine yek-pâre 'Acem mülkü fedadır.")
İstanbul Nedim için ,bir taşına Acem ülkesini fedâ edecek kadar değerlidir.
Toprağıyla, suyuyla ,havasıyla bütünleşen bir şairimiz var ki ,
İstanbul'u sevgilisi yerine koyarak ona methiyeler düzer. İşte "Canım İstanbul" şiirinde Necip Fâzıl'ın aşkı;
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar."
Orhan Veli de "İstanbul'u Dinliyorum" şiirinde farklı duygularla seslenmiş bizlere;
"İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda..."
Yahya Kemal'de sevdâsını şu meşhur şiiriyle dile getirmiş;
"Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer."
İstanbul'u anlatan Cahit Sıtkı Tarancı, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Ümit Yaşar Oğuzcan, Atila İlhan,Özdemir Asaf, Sezai Karakoç, Nurullah Genç gibi nice ünlü şairlerimiz İstanbul'a olan hayranlıklarını eşsiz dizeleriyle dile getirmişlerdir.
Naçizâne, bir zamanlar ben de İstanbul sevdâmı şu dizelerle dile getirmişim.
. . -- -- / . . -- -- / . . -- -- / . . --
İSTANBUL KASİDESİ
Yok menendin bir eşin cilveli efsunkâr şâr
Âşık olmak bile yetmez ölünür uğruna yâr
Sen ki sevdâlara nâr sen ki görünmez Leylâ
Sen ölümsüzlüğe mey meşk ile herdem efkâr
Uyanır Ehl-i semâlar şu Süleymâniye'de
Dokunur rûhuma bir el çözülürken esrâr
Bakarım Çamlıca'dan târihi seyrân ederek
Görünür başka bir âlem geceler sanki nehâr
Üsküdâr'dan süzülürken kederin arka yüzü
Dağılır kız kulesinden yayılır âh-ü fizâr.
Mâvi akşamları sarmış Karaköy rıhtımına
İhtişâmında füsûn var yine üstünde vakâr
Ayasofyâ...İniyor her gece kandillere nûr
Göklerin hüznü sararken bana vîrân gülzâr
Şâh olup damga vurur çağlara Sultan Mehmet
Muştu vermiş o nebî lütfuna olmuş mazhâr
Ne zaman yükselecek kubbelerinden esmâ
Fâtih'in şânı bu mâbet yine suskun yine zâr
Akarım nağmelerinden şu gümüşten boğazın
Sonra aşk şarkılarından geçerim beste nigâr
Martılar mâviye vurgun coşuyor çıldırıyor
Sanki Beylerbeyi'nin derdine olmuş dûçâr
Evliyâlar yatağından dökülürken dualar
Uzanır arşa gönüller verilir aşka ayâr
Mânevî tad bırakır ruhlara Eyyüpsultan
İsteyen herkese yâr istemeyenler ağyâr
Göklerin cümbüşü var arza iner yıldızlar
Haliç'in koynu dolar kum gibi eşsiz şehvâr
Bitmemiş aşklara ağlar Kadıköy iskelesi
Her vapur kalkışı mahsun acı bir "düt" sesi kâr
Târihin şâhidi var hangi vedâlar ferhân
Ayrılık Çeşmesi'nin gözleri
herdem bîdâr
Yakamozlar üşüşürken Sarıyer sâhiline
Hasretinden kanıyor bak deli gönlüm fîgâr
Kara sevdâlara şâhit nice Yıldız Saray'ı
Mihrişah Sultana eş güllere olmuş dîldâr
Şu ezânlar dağıtır mâvi devin mâtemini
Büyüler Topkapı hep burçlara yağmış envâr
Yine hasretle dalar gözleri Haydarpaşa'nın
Elvedâlar mı yakar yoksa kavuşmakta mı nâr
Tepelerden esiyor rûhlara Tevfik Fikret
Âşiyan yolları gülşen boğazın işvesi var
Her sabah senle doğar senle büyür saf aşklar
Bu ne ferhunde şehir hû ile herdem çağlar
Kimi revnâk-ı bahârsın kimi âftâb-ı şitâ
Sanki bir gevheri yektâ gibi mağrur şu hisâr
Sen ne âşufte nihânsın tutuşur senle kalan
Kurtulur sanma sakın çehrene meftûn nâçâr
Derde dermân diye sevdim hani Lokman umarın
Neyleyim ben seni cânân gehi gülsün gehi hâr
Gam-ı hicrânla yanarken
akıyor rûhuma eşk
Kimi dîdârına müştâk kimi olmuş bîzâr
Ben ki aşkınla harâbım hani mecnûn hani dost
Sana şîkest bu gönül kimlere ettin işmâr
Güldehânım gülüversen sana kurbân olurum
Bâğ-ı cennet gibisin göğsüne sinmiş ezkâr
Misk-i amber kokuyorsun şu gönül mest-i harâb
Çeşmelerden mey akar âb-ı hayâtmış bu diyâr
Mihr-ü mâhım, şirinim ,servi revânım, hûbum
Gül-i rânâya döner bir nazarından ruhsâr
Taşkın'ım çağlıyorum vasfına âciz kalemim
Sana emsâl bulamam,
ben neferim sen serdâr
Ey! hayâllerdeki sultan başımın tâcı şehir
Ne kızıl gül olabildim ne de gülşende hezâr
Sana binlerce selam nazlı gelin İstanbul
Vuruyor köslere mehter çalıyor şevk ile târ
NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA
feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün
İstanbul kadar sevgilerimle.