Merhaba değerli okurlar!
Bazen bir yazı yazmak istersiniz,ama nereden başlayacağınızı bilemezsiniz. Çünkü yazılacak o kadar çok şey vardır ki ,ne yazsanız kifayetsiz kalacaktır.
Umutların, sevinçlerin, bomba sesleriyle ve simsiyah dumanlarla birlikte göğe yükseldiği bir belde burası. Çocukların çığlıklarına, anaların feryatlarına, hayvanların bile gözyaşı döktüğü, insanlığın çarmıha gerildiği, akıl almaz cinayetlerin ve vahşetin her türlüsünün sergilendiği bir tiyatro sahnesi burası. Burası boyun eğenlerin mankurtlaştırıldığı , özgürlük için direnenlerin kurşunlandığı ,her türlü vahşetin mübah sayıldığı, katliamların en afillisinin hayvanları bile utandırdığı bir kan gölü beldesi.
Bu insanlık dramı karşışında bir şeyler yazmaya zorlanıyorum . Dahası insan olduğum için utanıyorum. Kurşuna karşı kalemle mücadele etkili olabilir mi? Bütün dünyanın kör,sağır,dilsiz rolüne büründüğü , Siyonizmin her tarafta at koşturduğu günümüzde ,müslümanların çıkardığı cılız sesi kim duyabilir ki? Bu ses ne zaman duyulur biliyor musunuz? Bilim ve teknolojide onları yakaladığımız ve gerçek mânâda özgür olduğumuzda . Her şeyimizle onlara bağımlı olduğumuz bir dünyada " BİZ ÖZGÜRÜZ" diyerek sadece kendimizi kandırmış oluyoruz.
KÂBE DE AĞLAR AKSÂ
Hâinin çehresi arsız, akıyor salyaları
Uluyor, saltanatın kanla doyan paryaları
Târihin yüz karası ,sana insan mı denir
Bilesin mahşere kalmaz bu kan, elbet ödenir
Bâtılın kâbusudur şüphesiz islâm-ı hâk
Âşikâr , işte bu yüzden vuruyorsun alçak !
Bütün âlem sana insan diyerek baktı bir an
Ama çöl fâresi senden, daha kıymetli inan
Ağlıyor ruy-i zemin arşa çıkarken ruhlar
Kimbilir hangi vaatlerle kısılmış yuhlar
Şeytanın korkularından esir olmuşsa kalem
Ne yazarlar, ne okurlar, ne duyarlar bir elem
Gözü dönmüş canavarlar yaşamak yok dediler
Yeni doğmuş bebeler, süt diye kurşun yediler
Nice hunharca cinâyet, uyuyan cin uyanır
Kızıl âteş bu yakan, nâr-ı cehennem utanır
Bu nasıl kirli melânet, bu ne vahşet, bu ne kan
Sen hayâsızca vururken düşüyor toprağa can
Seni pespâye gürûh, ey seni lânetli kavim !
Şimdi meydan senin ammâ, sonunuz bil ki vahim
Görmüyor, gözleri âmâ olan insancıklar
Zulme ahraz , susuyorlar kimi lîsancıklar
Gencecik tâze fidanlar kırılırken bir bir
Ulu göklerde melekler getirirler tekbir
Buralar gül kokuyor sen bilemezsin ne demek
Secde etmek için ancak verilir bunca emek
Uyanır ehl-i semâvât bebelerden yaş aksa
Şimdi kalpler kanıyor, kâbe de ağlar Aksâ
feilâtün (fâilâtün)/ feilâtün / feilâtün / feilün (fa'lün)
NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA