Merhaba değerli okurlar!
İstanbul'un fethinin 572. yılı kutlu olsun.
29 Mayıs... Şanlı zaferlerle dolu tarihimizin önemli günlerinden biri. İstanbul 29 kere kuşatılmasına rağmen, fethedilmesi Fatih Sultan Mehmet Han'a müyesser olan kutlu gün. Peygamberimizin asırlar öncesinden belittiği ;
"Kostantiniyye bir gün feth olunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır. "
Dediği hadisindeki Mayıs'ın en özel günü
Peygamberimizin övgüsüne mazhar, yeni bir çağın başlamasına vesile olan ,tarihimizin en önemli sultanlarından biridir Fatih Sultan Mehmet Han.
Değerli okurlar! Burada Fatih'in İstanbul'u nasıl fethettiği ile ilgili tarihsel süreçten bahsetmeyeceğim. Çünkü bu konuyla ilgili az veya çok herkesin mutlaka bir bilgisi vardır. Ben 12 yaşında tahta geçen bu genç padişahın başka yönlerinden bahsetmek istiyorum. En büyük hayali İstanbul'u almak olsa da, güzel sanatların her yönüyle yakından ilgili olan Sultan, Dîvân Edebiyâtının önemli şairleri arasındadır. Söylediği bazı cümleler ise tarihimize altın harflerle yazılmıştır.
"Benim kudretimin ulaştığı yerlere onların hayalleri bile ulaşamaz."
"Ey Konstantiniye! Ya sen beni alırsın, ya ben seni alırım"
"İstanbul'da edindiğim yerleri, ecnebilere satanlar Allah'ın gazabına uğrasınlar."
"Kanımla yükselecekse, Hz. Muhammed'in dini, alın kılıçla doğrayın beni."
"Onlar boğazı zincirleyecek kadar zekiyse, biz de gemileri karadan yürütecek kadar deliyiz."
Entellektüel bir kişiliğe sahip olan Fatih muhteşem bir komutan olduğu kadar çok kuvvetli de bir şairdir. Sarayda edebiyat ve şairlerle yetiştiği için ,küçük yaşlardan itibaren şiirle iç içe haşır neşir olmuştur. Musikiyi ve şiiri çok sevdiği için devrin şairlerini de koruma altına almıştır. Âlimlere karşı aşırı ilgisi vardır. Mevlevi tarikatına mensuptur ama asla tutucu değildir. Çok iyi bir eğitim aldığı için de bir çok dilleri ana dili gibi bilir.( İtalyanca, Latince, Slavyaca, Arapça, Farsça.) Şiirlerinde "Avnî" mahlasını kullanan Fatih' in içinde 70 kadar şiiri bulunan dîvânı günümüze kadar ulaşmıştır. Şu şiirlerinin güzelliğine bakar mısınız?
Sakiya mey sun ki bir gün lalezar elden gider
Erişir fasl-ı hazan bağ-u bahar elden gider.
Her nice Zühd-ü salaha mail olur hatırım
Gördüğümce ol nigarı ihtiyar elden gider.
Şöyle hak oldum ki, ah etmeye havf eyler gönül
Lacerem bad-ı saba ile gubar elden gider.
Gırre olma dilbera hüsnü cemale kıl vefa
Baki kalmaz kimseye nakşünigar elden gider.
Yar içün ağyar ile merdane ceng etsem gerek
İt gibi murdar rakib ölmezse yar elden gider.
~~~~~~~~
Hiç kimse yok kimsesiz
Herkesin var bir kimsesi
Ben bugün kimsesiz kaldım
Ey kimsesizler kimsesi
Kimse aradığım yollarda
Kimsesizlik kimsem oldu
Dinsin artık hicranın cana
Kimse aradığım yollar
Kimsesiz kimselerle doldu
~~~~~~
Aşk ile viran iden gönlini ma'mûr istemez
Hâtırın mahzûn iden bir lahza mesrur istemez
Hâk-sâr olup hevâ ile gubâr olan gönül
Hâk-i râh-ı yârdan bir dem özin dûr istemez
Hoş gören âkil fena tavrını şöhret gözlemez
Künc-i uzlet isteyen kendüyi meşhur istemez
La'l-i nâba meyl kılmaz bağrını pür-hûn iden
Dâmenin pür-eşk iden lü'lü-yi menşur istemez
Aşk nakdi bir hazînedür ana yokdur zeval
Mâlik olan 'Avniyâ bir gence gencûr istemez.
Değerli okurlar! Ben de İstanbul'un fethi dolayısıyla yazdığım bir şiirimi sizinle paylaşmaktan mutluluk duyacağım.
FETH-İ İSTANBUL
_ . _ _ /_ . _ _ /_ . _ _ /_ . _
Sislerin ardında İstanbul, bu gün bir başka yâr.
Gölgeler ıssız, hisarlar suskun, ey! Eşsiz diyâr.
Mis kokan akşamlarından, nur yağan mehtâbını,
Özledim ey şâh-ı şehvâr, kalbinin mihrâbını.
Şimdi sessiz sayhalardan çırpınırken Marmara,
Kaç defâlar kehkeşandan resmedilmiş manzara.
Saçların kıskandırırken parlayan yıldızları,
Martılar deryâda mutsuz, oynuyor yalnızları.
Ey güzel İstanbul'um! Sen dürr-i yektâ, sen gümüş,
Sen hudutsuz mâvilerden bir desen, sen her gülüş. Rabbimin bir lütfusun sen, gül dokunmuş çehrene,
Mutluluktan parlıyorsun, nur mu yağmış çevrene?
Bir akın var şimdi, benzersiz, doyumsuz bir akın,
Ey Sitanbul! Vakt-i vuslat, fethin artık çok yakın.
Nevbahâr mesrûr, Mayıs son demlerin hüznündedir,
Gör ki bin yıllık Bizans, heyhat! Bugün zor gündedir.
Arşa dönmüş çehrelerden parlıyor nûr hâlesi,
Her taraftan âteş almış Türklüğün meş'âlesi.
Şimdi aşkın cengi var, sussun bütün çanlar bugün.
Ak duvak takmış kılıçlar, başlıyor şenlik, düğün.
Ah Haliç! Zincirle bağlanmış o nârin ellerin,
Âhuzârdan lâl kesilmiş çağlayan şen dillerin.
Geçti kalyonlar kızaktan, keşfeden âkıl kimin?
Allah! Allah! Nârasından sarsılır rû-yi zemin.
Topların gümbürtüsünden arş-ı âlâ titriyor,
Korkuyor haçlar hilâlden, görklü kal'â titriyor.
Gün doğarken üç taraftan sardı Türk'ün ordusu,
Titriyor kâfir derinden, kuşkusuz can korkusu.
Coştu çılgın dalgalar, her yer cehennem,her yer âh!
Öyle bir âteş ki heyhât! Yer
tutuşmuş,gök siyâh.
Her kılıçtan yükselen tekbirle inlerken semâ,
Ehl-i gayret yâr için, islâm için olmuş fedâ.
Surların burcunda sancak, okların altında can.
Her taraftan şer kuşatmış, kıpkızıl akmakta kan.
Göklerin nûruyla yunmuş hakka âşık her nefer,
Arşa yükselmiş nefesler kalmamış gözlerde fer.
Şimdi garbın çehresinden damlıyor mağlûbiyet,
İhtişâm surlarda tutsak, ağlıyor mağrûriyet.
Şer külahlar yerle yeksân, bak sarıklar zirvede,
Yandı âminlerden âlem, cümle haçlar tövbede.
Şehsüvâr Osmanlı'yız biz, âsumânın şâdıyız,
Kahraman ecdâdımız var, Fâtih'in ahfâdıyız.
İmrenirken cümle âlem Türk'ün âlî şânına,
Şâhit olmuş tüm semâvat müjde sunmuş hânına.
Bir devir hüsrân olurken, bir devir destân olur,
Sevdiğin hanlar saraylar gün gelir zindân olur.
Sardı pervâsız bulutlar, âfitâpsız gök hazin.
Bil ki aydınlık şafaklar şehr-i İstanbul senin.
Önde Akşeyh sonra Fâtih, girdi aşkın şehrine,
Her pınardan aktı yaşlar, döndü rahmet nehrine.
Kır atın üstünde sultan, bir gururdan âbide,
Kim inanmaz,kim güvenmez, böyle nâzik zâhide.
Sen ki hanlar hânı Mehmet, hükmederken âleme,
Muhteşem bir damga vurdun, sundun âtî âdeme.
Sen nebî lütfuyla mazhâr,sen cihân hünkârısın,
Çağ açıp çağlar kapatmış bir devin mîmârısın.
Bitti zulmet, geldi envâr, dinsin artık nâleler,
Aşka vuslat vakti ey yâr! Artık açsın lâleler.
İlk cumâ kıldırdı Akşeyh, sardı tekbir arşları,
Cümleten; Allâhuekber! dinmiyor gözyaşları.
Haydi! Şenlik var bugün, vur mehteran! Vur köslere!
İnlesin dağlar denizler, aşk düşürsün seslere.
Dinle İstanbul! Niyâz et kutlu fethin şâhına,
Yattığın yer nûrla dolsun,fâtihâlar rûhuna.
fâilâtün / fâilâtün / fâilâtün / fâilün
NECİBE TAŞKIN ÇETİNKAYA