Her yıl, bir çağrı yankılanır gökyüzünde… Ramazan, gecelerin bereketle dolduğu, gündüzlerin sabırla anlam bulduğu ilahi bir davettir. Bu ay, sadece takvim yapraklarında yer alan bir zaman dilimi değil, ruhun en derin özüne yaptığı bir yolculuktur. Bir ay boyunca nefsin susması, ruhun dile gelmesi, insanın kendi iç âlemine yönelerek hakikate yaklaşmasıdır.
Ramazan'ın gelişiyle birlikte dünyada ve gönüllerde bir sessizlik hâkim olur. Bu sessizlik bir eksilme değil, tamamlanmadır. Çünkü Ramazan, insanı dünya yüklerinden sıyırıp öz benliğiyle yüzleştiren bir aynadır.
Oruç: Açlığın ve Sabırın Ötesinde Bir Hakikattır
Oruç, sadece bedeni aç bırakmak değildir. Oruç, sabrı kuşanmak, şükrü çoğaltmak, nefsin esaretinden kurtulmaktır. Gün boyu aç ve susuz kalan insan, yalnızca midesini değil; gözünü, dilini, kalbini ve zihnini de arındırır. Göz, harama kapanır. Dil, gıybetten ve boş sözden korunur. Kalp, kini ve nefreti terk eder.
Oruç, bizi yoklukla sınayarak aslında varlığın anlamını öğretir. Bir yudum suyun, bir lokma ekmeğin, içten gelen bir duanın ne kadar kıymetli olduğunu hissettirir. Aç kaldıkça anlarız ki nimetlerin gerçek sahibi biz değiliz. Rabbimiz, dilediğine dilediği kadar verir ve biz, o nimetlerin sadece birer emanetçisiyiz.
Ramazan: Paylaşmanın ve Affetmenin Mevsimidir
Ramazan, sadece bireysel bir ibadet ayı değildir. Ramazan, toplumsal bir seferberliktir; fakirin, yetimin, garibin en çok hatırlandığı zaman dilimidir. Sofralarımız bereketlenirken, gönüllerimiz de infakla genişler.
Sadaka ve yardımlaşma, Ramazan'ın ruhunu tamamlayan en büyük eylemlerdendir. Bu ayda verilen her lokma, gönülde bir dua olup filizlenir. Aç birini doyurduğumuzda, aslında ruhumuzu da doyururuz. Çünkü veren el, alan elden üstündür ve en büyük zenginlik, paylaşabilmektir.
Ancak Ramazan, sadece açları doyurmak değil, kalpleri de arındırmaktır. Bir lokmayı paylaşmak kadar, bir kırgınlığı da paylaşarak bitirmek önemlidir. Affetmek, ruhun yükünü hafifletmek, kin ve nefreti terk ederek sevgiyle yeniden doğmaktır. Allah'ın affına layık olmak isteyen, önce kendi yüreğini affetmeye açmalıdır.
Kadir Gecesi: Zamanın Ötesindeki Gece!
Ramazan'ın zirvesi, Kadir Gecesi'dir. O gece, bin aydan daha hayırlıdır. Zamanın durduğu, meleklerin yeryüzüne indiği, duaların kabul olduğu mübarek bir gecedir.
Bu gece sadece bir zaman dilimi değil, bir idraktir. İnsan, kendi hayat muhasebesini yaparak nereden gelip nereye gittiğini sorgular. Secdeye kapanan bir alın, sadece toprağa değil, rahmete yaklaşır. Çünkü gerçek secde, insanın Rabbine en yakın olduğu andır.
Ramazan'ın Bize Bıraktığı Miras
Ve Ramazan biter… Bayram sabahı geldiğinde, bir ay süren manevi yolculuğumuzun bizde bıraktığı izlerle yüzleşiriz. Peki, bu ayda ne kazandık? Oruç bizi sadece aç bıraktı mı, yoksa doyurdu mu?
Gerçek olan şudur ki: Ramazan, geçici bir misafir değil, kalıcı bir öğretmendir. Bizden istediği şey, onu bir ay yaşayıp sonra unutmak değil, yılın geri kalanında da ruhumuzda yaşatmaktır. Ramazan'da kazandığımız sabrı, şükrü, affı, paylaşmayı ve merhameti bir ömür boyunca taşımaktır.
Belki bu yüzden Ramazan veda ederken içimizde bir hüzün bırakır. Çünkü insan, ruhunu doyuran bir misafirin gitmesini istemez. Ancak Ramazan bizden ayrılmaz. Onu içimizde taşır, dualarımızda yaşatır, hayatımıza nakşedersek aslında hiç gitmemiş olur.
Oruç, sadece aç kalmak değildir. Asıl açlık, sevgiye, merhamete, iyiliğe ve affa duyulan açlıktır. Ramazan, bize bu açlığı hatırlatan ve nasıl doyacağımızı öğreten ilahi bir mevsimdir.
Öyleyse Ramazan'ı sadece bir ay boyunca değil, hayatımızın her gününde yaşamalıyız. Çünkü Ramazan, yalnızca bir zaman dilimi değil, güzel ahlakla yaşanması gereken bir hayat yoludur.
Şerife Gündoğdu
28.02.2025