Eskişehir… Anadolu'nun kalbi, tarihimizin sessiz tanığı… Millî Mücadele yıllarında stratejik konumu, demiryolları ve fabrikalarıyla hem düşman için kıymetli hem de milletimizin kaderi için vazgeçilmezdi.
19 Temmuz 1921'de Kütahya–Eskişehir Muharebeleri sonrası şehir Yunan işgaline uğradı. Yaklaşık 407 gün süren işgal boyunca halk baskı, zulüm ve yoklukla sınandı. Ama umudunu asla kaybetmedi.
26 Ağustos 1922'de Büyük Taarruz başladı. Ardından 30 Ağustos'ta Dumlupınar'da zafer kazanıldı. Mustafa Kemal Paşa'nın tarihe geçen emri,
"Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!",
sadece askerleri değil, bütün milleti ayağa kaldırdı.
1 Eylül'de Seyitgazi kurtarıldı. Ve işte 2 Eylül 1922 sabahı, Türk süvarileri Eskişehir'e girdi. Şehir özgürlüğüne kavuştu, Türk bayrağı yeniden dalgalandı.
Ancak düşman, çekilirken ardında büyük bir yıkım bıraktı. Şehir merkezinde:
2.000'den fazla hane,
2.000 dükkân,
22 han ve otel,
camiler, mescitler, okullar ve resmi binalar ateşe verildi.
Köylerde ise:
13.000 hane,
2.000 davar ağılı,
150.000 dönüm ormanlık alan kül oldu.
Arifiye, Hoşnudiye ve Taşbaşı gibi mahalleler adeta haritadan silindi.
Ama milletin iradesi sarsılmadı. Yakılan evler, dükkânlar ve köyler kısa sürede yeniden inşa edildi. Atatürk'ün önderliğinde Eskişehir küllerinden doğdu; demiryolları çalıştı, okullar açıldı, hayat yeniden başladı.
Halkın gösterdiği fedakârlık, şehrin yeniden ayağa kalkmasında en büyük güç oldu. Kadınlar cephane taşıdı, yaşlılar tarlasındaki son buğdayı verdi, çocuklar umutla geleceğe koştu. Bu dayanışma, yalnızca bir şehir kurtarmakla kalmadı, bir milletin direncini dünyaya gösterdi.
Bugün 2 Eylül, yalnızca Eskişehir'in değil, tüm milletin yeniden doğuşunun simgesidir. Bize hatırlatır ki:
"Yakılan şehirler yeniden kurulur; fakat vatan sevgisiyle yanan yürekler asla sönmez."
Değerli okurlar;
Tarih, yalnızca geçmişin kaydı değildir; bugünümüzün ve yarınımızın pusulasıdır. Eskişehir'in kurtuluşu bize şunu öğretir: Özgürlük ve bağımsızlık kolay kazanılmaz, emek ve fedakârlık gerektirir.
Atatürk'ün önderliğinde milletimizin gösterdiği cesaret, dayanışma ve vatan sevgisi, her birimizin kalbine kazınmalıdır. Yanan evler, yok edilen köyler ve harap edilen yollar, yalnızca geçmişin acısı değil; aynı zamanda bize verilen büyük bir emanettir.
Unutmayalım, ki vatan sevgisi her zaman sadece bir duygu değil, aynı zamanda eylemdir. Küçük bir yardım, bir dayanışma, bir sorumluluk almak, geçmişteki kahramanların yolunu sürdürmek demektir. Tarihten aldığımız derslerle, her zaman birlik ve beraberliğin kıymetini bilmeliyiz; özgürlüğümüzü ve değerlerimizi korumak için mücadele etmeliyiz. Tarih, yalnızca hatırlamakla değil, ders almakla anlam kazanır.
Sevgi ve Saygılarla.
Şerife Gündoğdu
30. 08.2025
EYLÜL DEDİĞİN...
Bilmem kaç Eylül'dür boyun büktüğüm,
Geleceksin diye yola baktığım.
Porsuk gibi nehir nehir aktığım,
Hazan sayfasıdır, Eylül dediğin.
Yuvadan ayrılır göçebe kuşlar,
Hicran yarasıdır sinemde kışlar.
Her, Eylül bu sevda yeniden başlar,
Hazan sayfasıdır, Eylül dediğin.
Şerife'yim sevda çekilmez çile,
Beklerim yolunu büyük vech ile.
Bu mevsim getirir şairi dile,
Hazan sayfasıdır, Eylül dediğin.
Şerife GÜNDOĞDU