HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 15 OCAK 2025, ÇARŞAMBA

 İNCE AYAR

23.09.2024 00:00
Yaşadığımız Dünya'da bilip bilmediğimiz her şeyin kendine mahsus bir ölçüsü, ayarı, nizamı olduğu herkes tarafından bilinmektedir.   Zerreden küreye her bir nesnenin ölçüsünü koyan, yerli yerince yerleştiren hiç kuşkusuz, her şeyin yaratıcısı ve mâliki  olan Cenâb-ı Allah'tır.
İnsanoğlu uzun yüzyılların birikimi ile, sayısız deneme yanılmalar sonunda, bu gerçeği artık ilmî olarak da ister istemez itiraf etmek zorunda kalmaktadır. Laboratuvarlar, matematiğin el attığı bütün ilim dalları, eninde sonunda bu hakikati ifade etmek zorunda kalıyor. İnkâr artık, küfr-i inadî hastalıklı bir tavır olarak, laboratuvarların çöp kutusuna atılacak, işe yaramaz bir kubur malzemesidir.
Ama şunu da biliyoruz ki; dünya durdukça şeytan ve onun yoldaşları, bu kubur malzemesini cilalayıp cilalayıp insanlığın gündeminde tutmaya çalışacaklardır. İşte şeytan ve onun yoldaşlarının, eşyanın tabiatına aykırı, eşyanın ölçü ve ayarını bozmaya yönelik bütün faaliyetlerini ise;  'fesat veya ifsat' kelimeleri ile ifade ediyoruz. Fesat ve ifsat hareketleri için son sıralar 'bozgunculuk' tabiri de kullanılsa da maksat aynı kapıya çıkmaktadır.  
     Dünya'nın başından bugüne kadar geçirdiği safhalar için kullandığımız 'kevn ü fesâd' kavramı ise, kâinatın canlılığını muhafaza için ilâhi nizam çerçevesinde sürekli yapılıp-bozulma/bozulup yapılmayı ifade eder. Mevsimlerin birbirini takibi, depremler, rüzgâr ve denizlerin dalgaları, kozmolojik hadiseler hepsi bu çerçevede mütalaa edilir. Bizim üzerinde duracağımız husus ise daha çok ferdî ve ictimâî sahalarda yürütülen kasıtlı ifsat hareketleridir.
     Bu noktada fert ve toplumun barış ve huzur ortamını bozacak, mal, can, ırz, namus emniyetine zarar verecek her türlü müdahaleye fesat hareketi olarak bakıyoruz. Ayrıca insanları ve toplumları, fıtrat çizgisinden koparıp, olmadık mecralara sürüklemeyi de aynı şekilde isimlendiriyoruz.
Dilimizde, fitne, fesat, ifsat, müfsit, mefsedet ve mazarrat gibi kelimeler yerine göre aşağı yukarı aynı anlam kümesinde kullanılan tabirlerdir. Kur'an ve Peygamberimizin Sünneti muvacehesinde yol alan İslam medeniyetinde bu mevzuda geniş bir külliyât bulmak mümkündür. Başta Kur'an-ı Kerîm, yani bizi Yaratan yüce Rabbimiz, fesat ve fesada doğru hareketlenecek her fiili, zemmetmiş yani kötülemiş ve kötü sonuçlarına duçar olmamamız için bizi ikaz etmiştir. Fesadın karşıtı ve müsbeti olan 'salah ve sâlih amellere' ise her defasında teşvik etmiştir.
Bu anlamda insanlığa zarar veren her kötülüğü 'mefsedet' olarak nitelemiş, karşıtı olarak insanlığa hayrı dokunacak her güzel işi ise 'maslahat' olarak görmüştür. Bu anlamda ifsâd ve ıslah birbirinin mütekabili ve zıddı olurken, bu işlerin fâlllerini de müfsid ve muslih olarak, birbirinden ayırmıştır.
Müfsid kavramı Kur'an-ı Kerîm'de otuz altı âyette kullanılmış, Cenâb-ı Allah'ın hiçbir surette müfsidleri sevmediği müteaddit defalar vurgulanmıştır. Fesadın engellenmesi, insanlığı sulh ü salâha götürecek her iş için de gayret edilmesi, çeşitli âyetlerde mümin ve Müslüman kullarına emredilmiştir.
Peygamberimiz Efendimiz (sav) de, Kur'an âyetlerinin baş tatbikatçısı, baş mübelliği, baş öğretmeni olarak olarak bu âyetlerin fert ve toplum hayatında görünür olması için bir ömür mücadele ve mücahede etmiştir. Yeryüzünden fitne fesadın kalkması, hayat tarzı olarak sadece Allah'ın dediği minvalde bir nizâm, koyduğu ince ayarda bir düzen ve intizam kurulması, Peygamberimizin biricik gayesi olmuştur.
Cahiliyye âdetlerinin esir aldığı ve kararttığı, ifsat ettiği fert ve toplum hayatını, Allah'ın koyduğu ince ayara ulaştırmak için, ashabı ile birlikte bir ömür canla başla  gayret etmiştir. Aslında İslâm Medeniyeti de başından beri, Cenâb-ı Allah'ın koyduğu ince ayarı tutturmak için oluşturulmuştur. Fesada giden yolları tıkamak, sulh ve salâhı hâkim kılmak, güzelliğin, saadetin yaşanılır bir vâkıa olması, islâm Medeniyetinin ana hedefi olmuştur.
     Konunun daha anlaşılır olması açısından izah edecek olursak, mesela şirk eylemi Cenâb-ı Allah'ın varlığı, birliği ve bu ilkelere iman yolunu tıkadığı için, inancı ifsat ettiği için yasaklanmıştır.
Zina, nesli ifsat ettiği için, ahlakı ve aileyi bombardıman ettiği için, semtine dahi yaklaşılmaması tembih edilmiştir.
İçki, aklî melekeleri ortadan kaldırdığı ve sağlık ve sıhhati ifsat ettiği için, bütün kötülüklerin anası olarak kabul edilmiştir. Faiz, helal lokmayı ifsat ettiği için, emeği hiçe sayıp, emeksiz yemenin yollarını açtığı için, Allah ve Resulüne savaş açmak kadar, büyük bir günah olarak nitelendirilmiştir.
Tefrika, ırkçılık, ümmetin birlik ve beraberliğini tehdit ettiği için, ümmetin vahdeti önünde en büyük engel olduğu için, fitne ve fesadın kaynağı olduğu için, Cahilliyye  âdeti olarak reddedilmiştir.
Gıybet, koğuculuk vs davranışlar, kişiler arası münasebetleri bozduğu için, hürmet ve mahabbeti ifsat ettiği için, kardeşinin ölü etini yemek kadar çirkin görülmüştür.
Ölçüde ve tartıda hile yapmak, dürüstlüğü ifsat ettiği için, haksız kazanca, harama kapı açtığı için, Allah'ın huzurunda hesap verildiği büyük günde, hilekârların yerlerinin 'siccîn' ateşi olduğu hatırlatılmıştır.
Zulüm her haliyle, adaleti ortadan kaldırdığı için sosyal nizamı ifsat ettiği için, zalimlerin Allah tarafından sevilmeyenler zümresinde görüldüğü Kur'an'da ifade edilmiştir. Fıtratı dikkate almamak, Allah'ın kâinata koyduğu ekolojik dengeyi  bozduğu için, neslin ve tabiatın helakine, yok oluşuna zemin açacağı için, haram kılınmıştır.
Son sıralar azgın çevrelerin insanın, ailenin, tohum ve yiyeceklerin genetiği ile oynamaları, fıtrata müdaheleye kalkışmaları ve bunu başlıca gaye edinmelerine bakacak olursak, Cenâb-ı Allah'ın bu husustaki emirlerinin önemi bir daha ortaya çıkmış görünmektedir.
     Hasıl-ı kelâm, İnsan, toplum, tabiat, evren hepsi Cenâb-ı Allah'ın koyduğu kanunlar, yani ince ayar çizgisinde yaratılmış ve yaşatılmıştır.
Hayatımızın her sahası da bu ince ayara dikkat ve ihtimam sayesinde huzur bulacaktır. Bu ince ayarı dikkate almamak, huzursuzluğa, bir anlamda fesada yol açacağı için, her alanda fesaddan ve batıl olan davranışlardan uzak durup, salih ameller işlemeğe özen göstermeliyiz.
Mümin olarak mefsedetin önünü tıkarken, maslahata giden yolları açmak için canla başla cehd ve gayret etmeliyiz. Bizim cihaddan payımız da en azından bu olmalıdır.
İlmen, fikren ve fiili olarak gayretlerimizi bu noktada yoğunlaştırdığımızda, ferdî ve içtimaî hayatımızda görünür güzelliklere şahit olacağımız muhakkaktır. Ne mutlu güzelliğe anahtar, çirkinliğe kilit olanlara…     

 
Prof.Dr.Adil ŞEN / diğer yazıları
•DİL YÂRESİ 19 00:00:00.10.2024
• İNCE AYAR 23 00:00:00.09.2024
•PAYLAŞIMIN KIYMETİ 28 00:00:00.08.2024
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--







logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr