HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 28 OCAK 2025, SALI

CENNET KÖŞEMİ̇Z  KARADENİZ  

07.01.2025 00:00
İlk olarak 1994 ,daha sonra  2015 de gittiğim Doğu Karadeniz'e bu sene de yeni yılı Batum'da geçirmek için yola  çıktım .Mavi ve yeşilin iç içe olduğu eşsiz güzellikte ki bu bölgede ki değişim oto yollarda kendini gösteriyor .
Çift gidişli yollar sahil boyunca Km' lerce uzunlukta ki tünelleriyle devletin buraya , yollara ciddi yatırımlar yaptığı aşikar . Dünyanın başka hiç bir yerinde olmayan elektronik ve adım başı radarlar  ise yapılan yollarda gitmenin parasını  vatandaştan çıkarma peşinde .Hemde 60 -70 km sürate bile afaki cezalar yazarak , halka illallah ettirerek.
Samsun ,Türkiye'nin en uzun sahil şeridine sahip  35 Km .Karadeniz bölgesinde binalar ,lüks oteller hep sağ tarafa yapılmış ki halk manzaradan da , denizdende ortak faydalansın .
Batıda ki zenginler ya da Akdeniz'de ki gibi dev oteller lüks villalar denize sıfır yapılıp sonrada plajı denizi çevirip halkın girmesini yasaklamıyor .Birde Samsun'da gördüğüm otoparkların ücretsiz oluşu. Keşke bu güzellikler bizde de olsa demeden edemiyorum . Otopark sorunu böylece ortadan kalkmış, darısı bizim başımıza .
Trabzon da ATA'mızın Köşk'ü dönemin zenginliğini, binanın yapılış zerafetini öyle güzel göstermiş ki bu gün milyarlar verilip yapılan villalarda o zarafet ne yazık ki yok .
Çok paralar verilen soğuk ruhsuz binalar diyorum bunlara .Manzara zaten yok , iki ağaç oldumu yere göğe konulamayan peyzaj diye adlandırılıp hava katmaya çalışılıyor .Denizi aradan dereden gören şanslı oluyor .
Bir çok binaya ise ne yazık ki güneş dahi girmiyor .Karanlık odalar cezaevi tecrit odası gibi , batıda şehrimizde gelde beğen  ? Ayasofya klisesi adı her ne kadar cami olsada "ben kiliseyim burada, yıllarca bu halk için burada ibadet yeri oldum" diye haykırıyor.
İyi ki yıkıp bozmamışlar muhteşem tarihi binayı .Yıllar önce gittiğim Uzungöl'e çok üzüldüm .Etrafı oteller ve cafeler ile dolmuş . Arap alfabesi burada birinci olmuş , bayrağımız  dalgalanmasa buranın Türkiye olduğunu bilmezdim .
Sümele manastırına minibüslerle çıktık , gerçi yol asfalt güzel ama aşırı viraj belli bir bölgeden sonrada yürümeye geçiyoruz . Dev ağaç köklerine hayran kalmamak elde değil.
Kaçkar dağlarına tırmanışa geçtim , herkesin yürümesi öyle kolay değil burada .Düşünün o yılarda şimdi ki gibi teknoloji de yokken bu bina nasıl zorluklarla yapıldı ? Dünyevi güzelliklerden kendilerini soyutlamak ve sadece ibadet etmek için kendilerini buraya kapatan keşişlerin yaptığı kök boyaları ile yapılan muazzam resimlerin yüzlerini şifa diye aptalca batıl inançlar için sökülüp yenmeye kalkışılmasaydı çok daha güzel olurdu .
Bir de sağa sola atılan çöpler içler acısı ,asıl buraya kamera sistemi koyup devlet bunlara ceza yazmalı .Ayder yaylası ise yeryüzünde ki cennet diye anılan bölgemiz .Belime kadar kar olduğu halde daha da erimiş diyorlar buna nazaran bizde ki soğuk yok .Mikroplar kırılmış havada ,bol oksijen beynine acayip etki yapıyor hissediyorsun anında....Ozon terapi alıyorum kliniklerde bazen ,hemde binlerce paraya sırf sağlıklı olayım diye,burada ücretsiz bayram etsin ciğerlerim dedim .
Yazı ayrı , kışı ayrı güzel buranın .Evler bu bölgede tepelerde kocaman kocaman muhteşem mimarisi  ile ve her birinin arasında Km' ler var .Nasıl buralara çıkıyorlar diye sorduğumuzda her bir evin mutlaka yolu var diyorlar .Fırtına deresi adı dere ama bizim Porsuk'tan büyük ve geniş küçük bir dere beklemeyin.
Dağlarından eriyen karlar bazen bu derenin üzerindeki köprüleri bile alıp götürüyor o derece .Karadenizin suyunun renginin kahverengi olmasının sebebi ise dağlardan karların  erimesi ile oluşan sular ve fırtına deresinin Karadeniz'e dökülmesi .
Filmlere  konu olan sevdalık köprüsü üzerine kışın çıkması o kadar zor ki buna nazaran zoru başarıp foto çekinmeyi ihmal etmedim , hatta hızımı alamayıp Zipline denilen 800 metre uzunluğunda telin üzerinden bile gittim .Benim ki spor eğlence  ama o bölgenin kadınları derenin bir tarafından karşıya geçmek için bu zorlu yolları kullanıyorlar hemde yaşlı halleriyle .
Buraya gelince Rize de adı mıhlama Trabzon'da ki adı ise kuymak olan yiyeceği yemeden olmaz hemde bayılırım bu yemeğe. Adını da bazen kuymak bazen  muhlama diyerek...
Yapımını ince püf noktalarını ögrendim  görsel olarak .Hamsiköy sütlacı ise efsane 2 tabak yedim o derece .Trabzon Osmanlı döneminde padişahların valilik yaptığı bölge olduğu için oldukça önemli bu sebeple Rum ve Osmanlı halkı iç içe yaşamış.
İbadetlerine padişahlar baskı yapmamış .Kiliselerde bu sebeple ayakta kalmış .Burada atmacalar da çok değerli  bir tutku haline gelmiş hemen hemen herkesin evinin bir odası atmaca ya ayrılırmış .
Rize ve hopa arasında gelenek olmuş atmaca avı .Ardeşen ilçesinde dev atmaca heykelini bile yapmışlar . Erkekleri sıska olduğu için yakalanınca hemen salınır dişileri evlerde bakılır , eğitilirmiş. 
Çay ise buranın olmazsa olmazı ,bizler gibi süzgeç de kullanılmıyor .Telveleri önemli onlarla içiliyor .Rize de dev çay bardağından AVM yapılmış .Havaalanı kulesi ise yine dev çay bardağı şeklinde .
Balık ve çayamı borçlu bu kadar hareketlilik bilmem ama horon oynayanları izlerken ben yoruldum dayanamadım aralarına katıldım.
Ama beceremedim .Nasıl bir hız tempo  böyle ? Bu sebeple hepsi kalem gibi vücuda sahipler .Çay showları ise çılgınca , sıcak sular çaydanlıklar ile korkmadan yapılan show bizi korkuttu .
Bir bardak çayın ekiminin , toplamanın zorluklarını  değerini öğrenince alt tarafı bir çay diyemem artık .Sürmene bıçakları ise dünyaya bedelmiş .Neden derseniz kalitesi ,yapımı ve kolay kolay bozulmaması .
Buraya kadar gelince yapımını da öğrenmeden görmeden dönülmez denildi .Bıçaklar  ile yapılan show ise efsane ... İçinde su olan iki kutu kolayı kılıç gibi ortadan kesip atıyor ,mutfakta siz düşünün artık bu bıçağı ? Pahalı olmasa alırdım başka bir zamana inşallah .
Hava şartlarının 10 -12 Derece olduğu için şansımıza yağış da olmayınca dolu dolu gezdik.Normalde günde iki sefer yağmur yağarmış bunun için tabiat güzelliğine sahip yemyeşil  her yer . 
Yavaş yavaş sarp kapısına doğru yol almaya başladık .Sağ tarafta Km' lerce dizilmiş tırları gördükçe şok olmadım dersem yalan olur. Abartısız en az 15- 20 Km. Bazısı burada 2-3 gün beklermiş taşıdıkları mallar gıdalar umarım bozulmaz .Çile dedikleri bu olsa gerek .
Hopa ilimiz sınırda kaldığı için oldukça hareketli döviz büroları merkezine dönmüş .Dolarları euroları yapmak için açılmış .Batum para konusunda oldukça katı kendi paralarını kullanıyorlar Dolar ya da Euro değil .Böyle olunca mecburuz hopa döviz bürolarına gidişte de dönüşte de uğramaya .Batumu ayrı bir zamanda yazacağım .
Of'lu Hoca fıkraları ile gülerek Temel'le Fadime'nin fıkraları ile eğlenerek pideleri ,laz böreği tatlısı ,hamsiköy sütlacı ,Akçaabat köftesi ,karalahana çorbası ,mıhlaması ,mısır ekmeği ,kuymağı çeşit çeşit peynirleri ,tere yağları ,kaygana ,alabalık derken midemiz bayram etti yemekler ile .
Ciğerlerimize mis gibi oksijen ile detoks sağlandı.Muhteşem mavi ve yeşil tabiat güzelliği ile gözlerime , ruhuma  çok ama çok iyi geldi .
Sağlığınız yerindeyken imkanınız doğrultusunda cennet köşemiz Karadeniz'e mutlaka gelin görün derim .
Sağlıcakla güzel gezilere yarınlara .
Tülin ONAR / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--







logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr