Yarınlarımızın güvencesi ve umudu gençlerimiz, milletimizin geleceğidir. Gençlerine değer veren,
onları en iyi bir şekilde yetiştirerek, sağlıklı bir kişiliğe sahip bireyler olarak yarınlara hazırlayan
toplumlar, geleceğe de güvenle bakabilirler.
İnsanların gençlik dönemindeki duyguları, düşünceleri, eğitim durumları ve yaşam tarzları, ileri
yaşlardaki hayatlarının da belirleyicisi olur. Bu yaşlarda zihinsel ve bedensel enerjileri yüksek
olduğundan, sportif faaliyetlerle birlikte, yetenek ve becerilerini geliştirecek başta eğitim olmak
üzere, sanat-kültür etkinliklerine de yoğun ilgi duyarlar.
Ancak bütün bu etkinlikler için de, maddi-manevi, sosyal imkanlar gereklidir. İşte bu noktada,
çocuklarımızın ve gençlerimizin, zihinsel, ruhsal, bireysel ve toplumsal olarak, sağlıklı bir gelişim
göstermeleri için, gerekli çabayı ve özeni göstermek de, biz yetişkinlerin en önemli görev ve
sorumluluğudur…
Çünkü gençlik, bireyin kendini tanıma, kimlik kazanma çabalarının yoğunluk kazandığı, çevresine
ve olaylara bakışının şekillendiği, dünya görüşünün oluştuğu yaşam sürecinin önemli bir dönemidir.
Günümüz gençliği kendileri için iyi bir eğitim ve iyi bir meslek sahibi olmayı öncelemekte,
gelecekle ilgili planlamalarını, bunun üzerinden yapmaktadırlar. Alacakları eğitim sonucunda,
kendilerini mutlu kılacak ve içinde yaşadığı toplumun mutluluğuna, kalkınmasına katkıda bulunacak
bir imkân elde edecekler…
O halde gençlerimizin, çocuklarımızın karınlarını doyurup, fiziki ihtiyaçlarını karşıladığımız kadar,
beyinlerini, kalplerini/gönüllerini nasıl doyurduğumuza da bakalım…(Onları nasıl olsa okula
gönderiyorum işim bitti diyerek, arkasını bırakmayalım…)Onların kendilerini yetiştirip,
geliştirmelerine imkân ve fırsat tanıyalım, önlerini açalım. Gelecek kaygısı taşımalarını önleyerek,
onlara güvendiğimizi, değer verdiğimizi, onlar için yaptıklarımızla hissettirelim, gösterelim…
Onların düşüncesini, hayat tarzını, giyim-kuşamını yargılamak ve çeşitli gerekçelerle dışlamak
yerine, onları anlayarak, hiçbir ayırım yapmadan hepsine kucak açalım…Üzerlerinde hiçbir baskı
hissetmeden kendi duygu ve düşüncelerini ifade etmelerine, uygun(eğitim ortamı ve) toplumsal yapı
hazırlayalım.
Bizler nasıl bizden önceki yetişkinlerin bıraktıkları/yaptıkları üzerinde yaşamımızı sürdürüyorsak,
onlarda bizim geleceğe dair hazırladıklarımız, planladıklarımız üzerinde var olacaklar.
Öyle ise, gelecek nesiller için yaşanabilir bir çevre, ülke ve dünya bırakmak görev ve sorumluluğu
biz yetişkinlere aittir. Zira, akıl, bilim, ehliyet- liyakat, adalet, gayret konularındaki yanlışlarımız,
olumsuzluklarımız ve zafiyetlerimiz, gençlerimizin geleceğinden çalmak, onları yük altında bırakmak,
borçlu kılmak olacaktır. Bizlerin yaptıklarının/yapamadıklarının cezasını çocuklarımız çekecektir…
Peki gençlerimiz ne istiyor?
Gençler, yetişkinlerin kendileri gibi konuşmasını, davranmasını ve giyinmesini değil, onlardan
eğitim durumlarına uygun, insanca yaşayabilecekleri iş ortamları, kalkınmış, huzurlu ve mutlu bir ülke
istiyorlar…
En iyi okulları bitirip, yüksek puan aldıkları halde, düşük puan alanların torpil ve kayırmacılıkla işe
girip, kendilerinin hala ailelerinden aldıkları çay-kahve harçlıklarıyla yaşamını sürdürmek
istemiyorlar…Hak-hukuk, adalet istiyorlar…
Onlar, elinin emeğiyle, hak ederek, çalışıp kazandıklarıyla ülkelerinde yaşamak arzusundalar…
Kendilerinden eğitimsiz, niteliksiz kimselerin peşinden koşarak, torpil ve kayırmacılıkla hak etmeden
kazanmak istemiyorlar. Kimsenin haksızlık, hukuksuzlukla karşılaşmayacağı bir ülkede yaşamak
istiyorlar. Çünkü onlar sanılanın aksine, yetişkinlerden daha adaletli, daha ahlaklı, daha ilkeli, dürüst,
daha hakkaniyetten yana tavır ve davranış içindeler.
Gençlerimiz gündelik yaşamın kas gücünden ziyade, teknolojinin sağladığı kolaylıklarla
sürdürüldüğünü fark ettiklerinden bilgiye önem veriyorlar. Bu nedenle günümüz gençleri sosyal
medyayı çok etkin kullanarak, bilgi ve tecrübelerini artırıyor, teknolojik gelişmeleri yakından takip
ediyorlar.
Unutmayalım ki, iyi yetişmiş genç kuşak soru sormayı biliyor ve seviyor…Akla, mantığa ve vicdana
uygun cevaplar bekliyor…Okuyup bilgilenmekten, düşünüp değerlendirmekten, sorup öğrenmekten,
mutlu oluyorlar. Analitik düşünce yapısına sahipler…
Bu nedenle onları kandırmak-aldatmak, uyutmak-uyuşturmak zordur. Körü körüne itaat etmezler,
kabullenmezler. Herkesin ardına düşmezler. Boş sözlere kulak asmazlar…Çünkü dünyayı tanıyor, olup
bitenleri takip ediyorlar. Akla, bilime ve eleştirel düşünceye değer veriyorlar. Ancak, uzlaşma ve
hoşgörüden yana, kavga ve şiddet istemiyorlar…
Gençlerimiz geçmişe değil, geleceğe odaklanıyorlar. Ülkemize ve tüm dünya 'ya dair hedefleri,
idealleri vardır. Belki kendilerini kurtaramamışlardır ancak, çoğu zaman ülkeyi, dünyayı kurtarmak,
güzelleştirmek, iyiliği yaymak derdindedirler.
Onların geleceğe dair inanç ve hayalleri vardır. Onları yılgınlığa sürüklemeyelim, yarın kaygısına
düşmesinler, umut ışığını kaybetmesinler…Yaşanabilir bir geleceği biz inşa edelim…
'' Bağımsızlık'' ve ''milli egemenlik'' mücadelemizin başlangıcı, Türk gençliğinin '
'Atatürk'ü Anma,
Gençlik ve Spor Bayramı'' Kutlu Olsun…