Adını Beylerin şehri Beyşehir'den alan göl. Binlerce insanın su ile tanıştığı, barıştığı, yüzmeyi öğrendiği göl. Binlerce insanın milyonlarca manzara fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaştığı göl. Binlerce insanın yaşamına güzellikler katan, ruhunu besleyen göl. Binlerce insana iş, aş veren, balıklarıyla besleyen göl. Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü.
Yüzyıldır Konya ovasının bir bölümünü besleyen göl. Konya'nın iş insanlarına tarımdan kazandırdıklarıyla sanayiye geçişinde büyük emeği olan göl. Anadolu Selçuklu Devletinin en parlak dönemini yaşatan Büyük Keykubat, Alaattin Keykubata " Cennet ya burasıdır ya da buranın altındadır." dedirten ve Anadolu'da ilk Türk mimarisiyle kenarına saray yapılan göl, Beyşehir Gölü.
(Köyümüz Beyşehir gölünün kenarında, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat'ın " Cennet ya burası ya da toprağın altındadır." dediği ve kendine ilk Türk mimarisi ile saray yaptırdığı yerde. Göle akan onlarca pınar ve hendek var. Ovanın bitiminde Toros dağlarının uzantısı Anamas dağı ne kadar heybetli duruyor. Komşularda ve ailemizde çokça para yok ama bolluk içindeyiz. Meyve, sebze, inek, öküz, koyun, keçi, tavuk, ekilen tarlalar, arpa, buğday, fiğ. Allah bereket versin. Haa et derseniz o da bol; çeşit çeşit balıklar, çeşit çeşit avlar. Güzel günler, özlenen günler.) Anı Roman kitabımız TULPAR I. Bölüm başlangıcında anlattığımız yaşantının bir zamanlar etrafındaki bütün yerleşim yerlerinin insanlarının yaşadığı göl.
(Eğirdir Gölünü seyrederek İlçeyi geçtikten sonra, Aksu İlçesinin asfalt ancak bakımsız ve incecik yolundan devam ettik. Yol kenarında şırıl şırıl akan çeşmeleri, sağında ve solunda yer yer meşelik, yükseklere tırmandıkça anıt ağaç olmaya yüz tutmuş çam ağaçlarının arasından Orta Toroslar üzerinde bulunan ve Uzay Gözlem Yeri olan Melikler Yaylasının başlangıcına ulaştık. Vali Çeşmesini aşınca karşımızda bütün güzelliği ile Beyşehir Gölü manzarası ovaya serili vaziyette bizi karşılıyor.Zirveden aşağı doğru resim tablosunu andıran görüntüsüyle, kıvrıla kıvrıla devam eden yolumuzu arşınladıktan sonra Yenişarbademli İlçesini geçip doğup büyüdüğüm, Alaattin Keykubat'ın "Cennet ya burası, ya da toprağın altında.'' diyerek göl kenarına Kubadabad Sarayını yaptırıp yaşadığı yer olan Gölyaka'ya ulaştık. Mehil iznimizde köyümüzün havasını teneffüs edip kana kana suyunu içip gölünde yüzdükten sonra Mavi Opel'e binip yine düştük yollara. Beyşehir gölünün kenarında, ardıç ağaçlarının arasında kıvrıla kıvrıla devam eden yoldan ve gölde yüzen kuşları seyrederek beylerin şehri Beyşehir'e ulaştık.) yine Anı-Roman kitabımız TULPAR XIX. Bölüm başlangıcında anlattığımız güzelliklerin yaşandığı göl.
Evet dostlar gölün insanlığa kazandırdıklarını sadece bir bölümünü özetlediğimiz Beyşehir Gölü maalesef bitme noktasına doğru yol alıyor. Bizler de seyrediyoruz. Konya Akgöl, Akşehir, Dipsiz, Meke, Ilgın, Hotamış, Gavur, Karın, Sülüklü, Suğla, Kurugöl, Çavuşcu, Köpek, Bolluk, Karakışla, Tersakan ve Düden gölleri kurudu.
Kuruma sebeplerine sayılabilecek olanlarca gerekçe var ve biz hepsini biliyoruz. Bu sebeplere bir şekilde çözüm üretmek yaşamda geldiğimiz noktada zor gözüküyor. Çünkü memleketi yöneten yerel ve genel siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin büyük çoğunluğu verdiği sözü tutmadı. Suyun doluluğunu, akışını doğru yönetemediler. Yukarda saydığımız güzellikleri ve kazançları yaşayan insanlarımız da maalesef bu durumun hesabını tekrar, tekrar verilen sözlere inanarak sormadı. Dolayısıyla gözümüz göre, göre yok olan Beyşehir gölünün makus talihini yenmek için bir şeyler yapmalıyız.
Artık sorunun çözümü yerel yöneticilerin müdahalesi ile çözülebilecek gibi gözükmüyor. Devleti yöneten siyasi iradenin soruna el atması gerekmekte. Gölü kurtarmak için aşırı otlanma önlenmeli, dip temizliği yapılmalı, bunun için proje üretilip faaliyete alınmalı. Yapılacak diğer bir proje ile Akdeniz'e akan Manavgat Çayının bir miktarı mutlaka Beyşehir gölüne akıtılmalı. Kurulacak rüzgar gülü veya güneş panelleriyle elde edilecek enerji kullanılarak su zirveye ulaştırıldıktan sonra kendi cazibesi ile göle ulaştırılmalı. Yoksa alınacak diğer tedbirler fayda eder ancak yama niteliğinde kalır. Çocukluğumuzda her gün içinde yüzdüğümüz ve kumsalında güneşlendiğimiz, sudan çıkınca külotlarımızı sıkıp, giyinip gittiğimiz günleri çocuklarımıza yaşatmak dileğiyle…