HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 05 MART 2025, ÇARŞAMBA

ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ MUHABBETLERİM – LXXVVIII

05.03.2025 00:00
Sevgili okurlarım.
Bu  yazımda da 70,80' li yıllara gitmek istedim.
2000'li yılların başında bir televizyon dizisi vardı.Bilmem hatırladınız mı?
Öyle bir geçer zaman ki!
     İnanın o diziyi izlerken  ben de okul yıllarıma dönerdim.Sanki o yıllarımı yaşadım.
Hatırlayalım bakalım o yılları sevgili dostlarım.
O yıllarda saçlarımıza  jöle, tırnaklarımıza  oje  süremezdik.
Spor ayakkabılarımızla okula giremezdik.
Erkeklerde  kravat, kızlarda  fiyonk takmadan  ; yaka ve tırnak kontrolümüz  yapılmadan derse giremezdik.
Formasız okula giremez , eve gelene kadar formamızı çıkaramazdık.
Gömleklerimizi  pantolonlarımızın ve   eteklerimizin  içine sokardık.Hele hele  okul renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi.
 Küpe, kolye, yüzük, bilezik gibi aksesuarlar hafta sonları takılır, saçlar erkeklerde tıraşsız, kızlarda üç  boğum örgüsüz ise disipline giderdik.
Okul kitaplarımızı  üzerinde sevdiğimiz  sanatçı resimlerinin  olduğu klasörlerde taşır, ders yılı başında mutlaka renkli kap kâğıdıyla kaplar, etiketleri  yapıştırır, etikete adı-soyadı- sınıfı- hangi dersin kitabı olduğu yazardık. Farklı  derse ait defterler de kolaylık olsun diye ayrı desen kap kâğıdıyla kaplardık.Ders sırasında yanında kitabı olmayan ders öğretmenimize azarlanırdı.
Sabahları bahçede sıra olurduk.
Pazartesi sabah, cuma öğleden sonra  okul müdürümüz konuşma yapardı. Özel günlerden biriyse saygı duruşu yapar , gerçekten saygıyla durulurdu., İstiklal Marşımızı  okurken dik durur, konuşmaz, saygı duyardık.Daha  eski  senelerde  cumartesi  günleri de  okula  giderdik.
Öğretmenlerimizle  dalga geçilemez, veli toplantılarını  ailemize  korkarak bildirirdik.
Ödevleri titizlikle  yaparken kütüphaneler, ansiklopediler  ana ya da temel brıtanica'ları  tarar, elle ve mutlaka dolmakalemle yazardık.
 Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanır, aruz ölçüsü ezberlerken delirir, Milli Güvenlik öğretmenlerimiz bizleri   askeri disipline sokmaya çalışırdı.
Okulda "konuştuğumuz" (sevgilimiz) varsa sadece bahçede yan yana yürürdük.
 En önemlisi cep telefonumuz yoktu, internet de yoktu ama yine de  birbirimiz ile  rahatça zorlanmadan  haberleşirdik.Hafta sonları babamızın aldığı gazetenin bulmacasını çözmek için önceden saklardık.
Sınıflar kalabalık olsa da çıt çıkmadan dersleri dinler, boş derslerde sınıftan çıkmazdık.ırdı...
Dersimizi bitirince yat denince yatar, sabah okula servis yerine otobüsle giderdik.
Okulda bazen çanta yoklaması yapılırdı.Okula yasak bir şey getiremezdik.
Okulun herhangi bir yerinde sakız çiğneyemez, derslerde bir şey yemez, su içmeye gitmek için izin isterdik.
 Arkadaşımıza kızdıysak  öğretmene şikâyet eder, asla kendimiz sopayla, bıçakla girişmez, çeteleşmez, okul dışında bile kavga etmezdik. Bilirdik ki kavga edersek evde ya da okulda ifadeye çekilirdik.
Kızlarla erkekler birbirimize  mesafeli durur, el şakası yapmaz, küfürlü konuşmaz, efendiliğimizi bozmazdık.
Hele hele yerli malı haftası sınıfımız  piknik alanına  döner, her tür yiyecek bulunur ve biz bu yemekleri paylaşırdık.
Bol bol Kitap okurduk .Arkadaşlarımızla kitaplarımızı değiştirip  öyle okur,hatta kütüphaneden kimlik çıkartır kütüphanede de okurduk.

KISSADAN HİSSEM

Sevgili dostlarım,
Biz öğrenci gibi öğrenciydik.
Saygılıydık!
Tertipliydik!
Edepliydik!
İddia  ediyorum ki o dönemin ortaokul  mezunları  lise,lise  mezunları üniversite ,üniversite mezunları ise dr,doçent ve prof.düzeyinde idiler.
İyi olan beş eski şey vardır:
* Bilge ve yaşlı insanlar.
* Görüşmek için eski arkadaşlar.
* Isınmak için eski yakacak odun.
* İçilecek eski şarap
* Okunacak eski kitaplar.
                                                          Émile A. Faguet
  Yaşlılık, miras aldıklarımızı alır ve bize hak ettiğimizi verir. Değer verdiğim herkese gitsin…
                                                         Çin Milenyum Atasözü
Yaşlanmak büyük bir dağa tırmanmak gibidir: Tırmandıkça gücünüz azalır ama bakışlarınız daha özgür, vizyonunuz daha geniş ve dingin olur.
                                                         Gabriel Garcia Marques
İnsanın olgunluğu, çocukluğunda oynadığımız dinginliğe kavuşmasıdır.
                                                        Marie von Ebner Eschenbach
Konuşmayı öğrenmek iki yıl, susmayı öğrenmek ise altmış yıl alır.
                                                             Çiçero
En yaşlı ağaçlar en tatlı meyveyi verir.
                                                         Ernest Hemingway
Ailenizde yaşlı bir adam yoksa bir tane edinin.
                                                    Alman atasözü
Sevgili okurlarım
Biz çok güzel öğrencilerdik. Çok zor da olsa o dönemlerde hayatın bir anlamı vardı ve biz bunu bilmesek bile hissederdik...
Bu ayda bu kadar .Tekrar görüşmek üzere Güzel ve sağlıklı günlere...

                01.03.2025
           Mustafa Uğur YÜCEL
Türk Dili ve Edebiyat Öğretmeni

 
Mustafa Uğur YÜCEL / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--






logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr