Son yıllarda çocukluk çağında tiroit hastalıklarının görülme sıklığında dikkat çekici bir artış yaşanıyor. Vücudun metabolik düzenleyicisi olan tiroit bezinin işlev bozuklukları, yalnızca fiziksel gelişimi değil; zihinsel ve duygusal gelişimi de derinden etkiliyor. Bu durum, çocuk sağlığı alanında yeni bir alarm zili olarak değerlendiriliyor.
Tiroit bezi, boynun ön kısmında yer alan ve T3 ile T4 hormonlarını salgılayarak vücudun enerji kullanımını, büyümesini ve sinir sisteminin gelişimini düzenleyen hayati bir organdır. Ancak bu küçük bezin büyük etkileri, çocukluk döneminde daha da belirgin hale gelir. Çünkü bu dönemde hücresel büyüme, beyin gelişimi ve hormonal denge en hassas seviyededir.
Çocuklarda tiroit hastalıkları genellikle iki ana başlıkta incelenir: hipotiroidizm (hormon eksikliği) ve hipertiroidizm (hormon fazlalığı). Hipotiroidi, çocuğun büyüme hızını yavaşlatır, zihinsel gelişimi sekteye uğratır ve davranışsal sorunlara yol açabilir. Hipertiroidi ise aşırı enerji, sinirlilik, kilo kaybı ve kalp ritminde bozulmalarla kendini gösterir. Her iki durumda da erken tanı hayati önem taşır.
Türkiye'de yapılan son gözlemler, özellikle ergenlik öncesi dönemde tiroit bozukluklarının daha sık görülmeye başladığını ortaya koyuyor. Bu artışın nedenleri arasında genetik yatkınlık, çevresel toksinler, iyot eksikliği ve bağışıklık sisteminin aşırı tepkileri yer alıyor. Özellikle otoimmün tiroit hastalıkları, çocukluk çağında sessizce ilerleyerek ciddi sonuçlar doğurabiliyor.
Ailelerin bu konuda bilinçlenmesi, çocukların büyüme eğrilerinin dikkatle izlenmesi ve davranışsal değişimlerin göz ardı edilmemesi gerekiyor. Tiroit hastalıkları, erken fark edildiğinde kontrol altına alınabilir. Ancak geç kalındığında, geri dönüşü olmayan gelişimsel bozukluklara yol açabilir.
Bu nedenle tiroit hastalıkları, yalnızca bir endokrinoloji meselesi değil; çocukların geleceğini şekillendiren bir halk sağlığı sorunu olarak ele alınmalı. Sessiz ilerleyen bu salgın, farkındalıkla durdurulabilir.