Sevgili okuyucular, Yunus Diyarının Yunus Gönüllü insanları, bundan böyle Eskişehirdenhaber net sitesinde yazılarımla sizlerle beraber olacağız. 04 Mayıs 2024 günü Afyonkarahisar Yazarlar ve Şairler Derneği (AFYAŞAD) olarak kültürün başkenti Eskişehir'de hemşerimiz, Ahmet URFALI beyin koordinatörlüğünde Odunpazarı Belediyesi Kent Konseyi tarafından düzenlenen Yunus Emre Haftası kapsamındaki "Bahar Şiir Şöleni" etkinliğine katıldık. Başta etkinliğin düzenlenmesine destek olan Odunpazarı belediyesine, etkinliği koordine eden hemşerim araştırmacı, şair ve yazar Ahmet URFALI'YA ve emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Türk Milleti'nin tarihte kurmuş olduğu büyük devletlerin ve medeniyetlerin kuruluşunda ve gelişmesinde Irkıl Hoca, Dede Korkut, Tonyukuk, Hoca Ahmed Yesevi, Hacı Bektâşi Veli, Saru Saltuk, Mevlâna, Yunus Emre, Seyh Edebali, Âhi Evren, Hacı Bayrâmi Veli gibi mutasavvıfların, fikir adamlarının ve bunlara her türlü desteği sağlayan yöneticilerin büyük etkileri ol muştur. Bu bağlamda etkinliğin düzenlenmesinde her türlü desteği sağlayan Odunpazarı belediye başkanı Kazım KURT'a özellikle teşekkür eder, çalışmalarında başarılar dilerim. Kazım Başkan'ın "Yunusu bilmeyen kendini bilmez" sözüne yürekten katılıyorum.
Halkımız arasında Horasan Erenleri olarak ta bilinen bu abidevi şahsiyetler arasında eski Anadolu Türkçesinin en büyük temsilcilerinden birisi olan Yunus Emre'ye özel bir yer açmak gerekir. XII. Asırda Hoca Ahmed Yesevi Hazretleri ile Türkistan'da başlayan Türk Tasavvufî Halk Edebiyatı XIII. Asırda Anadolu'da Yunus Emre ile en yüksek derecesine ulaşmıştır. Daha sonra, onu takip eden birçok şâir yetişmekle beraber, onun vardığı zirve aşılamamıştır. Yûnus Emre, Eski Anadolu Türkçesi'nin en büyük temsilcilerinden biridir. Bu dilin meydana gelmesinde en mühim rolü oynadığı, onu son derece güzel kullanıp işlediği geliştirdiği için, hâttâ bu devrenin en büyük san'atkârı kabul edilebilir. Selçuklular zamanında ilim dili olarak Arapça, edebiyat dili olarak Farsça kullanılıyordu. Millî şuur noksanlığı yüzünden Farsça, saray dili olmuş, resmî dil olarak kullanılmıştı. İşte böyle bir zamanda Yûnus Emre ve Onun izinden giden şâirler, Türkçeyi edebî dil haline getirmişlerdir. Yûnus'taki samimi insan sevgisi, hâttâ: "Elif okuduk ötürü / Pazar eyledik götürü/ Yaratılmışı severiz / Yaratandan ötürü" sözüne yüklenen canlı-cansız bütün bir mahlûkatın sevilmesine yönelik olarak duyulan derin ve samimi iştiyak, eşsiz ve benzersiz olan bir yaratıcıya dayanır. Yûnus'un duygu ve düşünce dünyasında kavganın yerini barış; hoşnutsuzluğun, huzursuzluğun yerini ise derin bir sevgi ve hoşgörü almıştır. Zirâ insanoğlunun bu dünyaya geliş sebebi kavga etmek, kötülük yapmak, toplumda fitne çıkarmak, huzursuzluğa sebebiyet vermek değil; tanışmak, bilişmek, sevmek, sevilmek ve hoşgörülü olmak; sevgi ve hoşgörüye dayanan insani bir medeniyet oluşturmaktır. Bütün işlerin kolay kılınmasının sebebini tanışıklığa, dostluğa, birlik ve beraberliğe bağlayan Yûnus: "Gelün tanışuk idelüm işün kolayın tutalum. Sevelüm sevilelüm dünya kimseye kalmaz" diyerek tıpkı çağdaşı olan Mevlâna'nın: "Gel, gel! Ne olursan ol, yine gel!.. İster kâfir, ister putperest ol, yine gel!" çağırışı gibi kâfir, Hıristiyan, Yahudi, Müslümân, fakir, zengin, siyah beyaz şeklinde hiçbir ayrım yapmadan sınırları, devirleri ve dönemleri aşan evrensel bir yaklaşımla insanımızı ve bütün insanları kucaklar; onları "sevgiye, sevmeye, sevilmeye, hoşgörüye ve birbirleriyle tanış olmaya ve barış ve muhabbet dini İslam'ın şemsiyesi altında toplanmaya" davet eder. İnsanın sevgi ve hoşgörüyle yüceleceğine: "Yunus miskin çiy idik/Piştik elhâmdülillah" diyerek sevgi denilen o esrârlı, o evrensel ve o ilâhi iksirle pişip, olgunlaşacağına inanan şair, sevgiyi bir bakıma kişinin her iki cihânda mutlu yaşamasının temel şartı olarak görür. Aşağıdaki onun şiirlerinden aldığımız örnekler onun din ve dünya görüşünü açık bir şekilde anlatmaktadır: Cümle yaradılmışa bir söz ile bakmayan Halka müderris ise hakikatte âsidür.
Bir çeşmeden akan su acı tatlı olamaya. "Bir kez gönül yıkdun-ısa bu kılduğun namaz değül Yitimiş iki millet dahı elin yüzin yumaz değil.
Yunus Emre dir hoca gerekse var bin hacca Hepisinden iyice bir gönüle girmektir.
Aksakallu pir koca bilimez hali nice Emek yimesün hacca bir gönül yıkar ise.
Ben gelmedim da'vi-y-içünbenüm işim sevi –y-içün Dost evi gönüllerdir gönüller yapmaya geldim .
Ancak şurası unutulmamalıdır ki Yunus Emre'nin düşünce tarzı başta Selçuklu zamanından başlayarak bütün asırları etkilemiş ve bu etki günümüzde de devam etmektedir.
Yunus'un yaşadığı zaman dilimi Selçuklunun son dönemi ile Osmanlının kuruluş dönemini kapsar. Anadolu Moğol tarafından işkal edilmiş, Anadolu'daki Türk Birliği bozulmuş, halk perişan haldedir.
Bu çalkantılı dönemde Anadolu'da toplumu birleştirip geleceğe taşıyacak siyasi bir otoriteye ihtiyaç duyulmuştur. Nihayet bu otorite yine kargaşanın ve tefrikanın hüküm sürdüğü Beylikler zamanında Şeyh Edebali ile Osman Bey'in birliktelikleriyle Batı Anadolu'da Söğüt ve Domaniç dolaylarında ortaya çıkmıştır.
Kayı Beyi Osman Gazi'nin etrafında toplanan Alperenler ve Derviş Gâzilerin ortaya çıkmalarıyla birlikte, mal, makam ve şöhret için savaşma yerine iʻlâ-yikelimetullah için cihad hâkim olmuştur. Kuşkusuz Anadolu'daki bu değişimde Selçuklu dönemi tasavvuf ehlinin rolü büyüktür ve bunların içinde Yunus Emre mümtaz bir yere sahiptir.
Cumhuriyetimizin kuruluşunda da İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi, Ankara Müftüsü Rifat BÖREKÇİ, Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, Afyonkarahisarlı Hoca Şükrü ÇELİKALAY, Ispartalı Hafız İbrahim DEMİRALAY, Mehmet Akif ERSOY, Halide Edip ADIVAR gibi Yunus EMRE'NİN izinden giden din adamları, şair ve yazarlar Atatürk'ün çevresinde yer almışlar Millî Mücadele'nin zaferle sonuçlanmasında ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda büyük görevler üstlenmişleridir.
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.