HOÞGELDÝNÝZ! BUGÜN 19 EYLÜL 2024, PERÞEMBE

KIZILELMA

02.07.2024 00:00
Mitolojik çaðlardan beri Türklerde bir dünya devleti, hatta kâinat devleti kurma fikrinin var olduðunu bilinmektedir. Tarihimiz, destanlarýmýz, kitabelerimiz bu duygu ve düþünce ile dolup taþmaktadýr. Eski Türklere göre; gökte nasýl týkýr týkýr iþleyen bir düzen varsa, yeryüzünde de ayný þekilde hakka ve adalete dayanan bir düzen olmalýydý. Ýþte bu düzeni saðlamak üzere Türk hakanlarý Yüce Tanrý'nýn kut vermesi ile tahta oturmakta ve dünya nizamýný kurmak ve dünya barýþýný saðlamakla görevlendirilmekteydiler.
Türk tarihinin bilinen büyük hakanlarýndan Börü Tonga (Tokta/Mo-tun) Yabgu'nun unvaný, Türkleri anlatan en eski belgelerin baþýnda gelen Çin yýllýklarýnda "Tengri Kut" diye geçmektedir. O, bizzat Çin imparatorluðuna yazdýðý bir mektubun giriþinde kendisine; "Tanrý tarafýndan tahtta oturtulmuþ Hun kaðaný" diyordu. Daha sonraki çaðlarda Türk hakanlarý için söylenen "Allah'ýn yeryüzündeki gölgesi" (Zillullah-i fi'l-arz) unvanýnda bile Tengri Kut'un izi vardýr. Dede Korkut Hikâyeleri'nde padiþahlar için "Tanrý'nýn gölgesidir" denmesi boþuna deðildir. Herhalde Attila'ya  "Tanrý'nýn kýlýcý" diye hitap edilmesinin altýnda yatan sebep de, onun kendisini Tanrý'nýn bir memuru gibi görmesinden kaynaklanýyordu (Gökalp, 1976, s.182, Gömeç, Fidan, 2020, s.330,Gömeç, 2015, s.416).
  Ýþte buna baðlý olarak Türk devletinin esas amacý, "Tört bulung", yani dünyanýn dört köþesi üzerinde Türklerin kutsal hâkimiyetini saðlamak ve "Güneþin doðduðu yerden battýðý yere kadar" her tarafa Türk adaletini yaymaktýr. Bu durum Ergenekon Destaný'nda "Dünyada Türk okunun ötmediði, kolunun yetmediði yer kalmadý"  þeklinde ifade edilmektedir. Bunu eski Türk inanç sistemiyle birleþtirenler de vardýr. Dolayýsýyla tarihin derinliklerinden beridir Allah'a baðlý bulunan Türkler, O'nun seçkin bir milleti olduklarýna ve Allah tarafýndan korunduklarýna inanýyorlar, Türk hakanlarý Allah'ýn cihan hâkimiyetini kurmakla kendilerini görevlendirdiklerini düþünüyorlardý.
Türk Cihan Hâkimiyeti düþüncesinin hedefi, "Dünyaya Türk töresi ile nizam vermek, barýþ getirmek, diðer milletleri düþmanlýktan vazgeçirmekti." Nizâm-ý Âlem Ülküsü'nün hedefi ise, "Allah'ýn diniyle âleme nizam vermek ve yeryüzünde adaleti, barýþý tesis etmekti." Türk'ün Cihan Hâkimiyeti'ne, Nizâm-ý Âlem'e ve Ý'lây-ý kelimetullah'a giden yoldaki ara hedeflerine ise "Kýzýlelma" denmiþtir. Türk milleti, zamana ve þartlara göre deðiþen Kýzýlelmalar peþinde koþtukça büyümüþ, büyük devletler ve medeniyetler kurmuþ, dünyanýn Ýslamlaþmasýnda ve dünyada adaletin ve barýþýn tesis edilmesinde büyük görevler üstlenmiþtir.
  Kýzýlelma, Türk mitolojisinde Türkler ve de özellikle Oðuz Türkleri için üzerinde düþünüldükçe uzaklaþan ancak uzaklaþtýðý oranda cazibesi artan ülküler veya düþleri simgeleyen bir ifadedir.
  Türk milliyetçiliðinin önemli sembollerinden birisi olan Kýzýlelma imgesi, Türk devletleri için bir hedefi ve amacý simgeler. Ulaþýlmasý gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir beldeyi ifade ettiði gibi kimi zaman bir devlet kurma idealini, kimi zaman cihan hâkimiyeti idealini, kimi zaman da Türk birliði idealini ifade etmiþtir.
  Kýzýlelma imgesinin tam olarak ne zaman, nerede ve nasýl ortaya çýktýðý bilinmemekle birlikte yaygýn anlayýþ, Osmanlý ile birlikte tarihe ve edebiyata mal olduðu, Osmanlýlar döneminde özellikle Batý memleketlerine doðru yürütülen cihadýn bir sembolü olduðu yönündedir. Kýzýlelma ülküsü, idarecilerden önce halk arasýnda ortaya çýkmýþ,  özellikle yeniçeriler arasýnda yaygýnlaþmýþ ve onlarýn savaþma azmini yüksek tutan bir ideal olarak yaþamýþtýr.
  "Kýzýl", Türk kültüründe genellikle kýymetli sayýlan bir renk; "elma" ise mistik bir yaný bulunan; bolluk, bereket, þifa kaynaðý olarak görülen bir meyvedir. Ancak Kýzýlelma sembolleþtirilmesinin elmaya deðil, Eski Türklerde Güneþ ve Ay'ý anlatan kýzýl topa dayandýðý düþünülür. Bu top, 'muncuk' adýyla bayrak ve tuðlarýn tepesini süslemiþ ve bazen zaferin iþareti, bazen hâkimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yeri ifade etmiþtir.
   Kýzýlelma imgesinin ilk kez Orta Asya Türkleri arasýnda doðduðu; Ergenekon Destanýnda Ergenekon'dan dýþarýya çýkma ve kaybedilmiþ eski yurdu geri alma idealini simgelediði kabul edilir.. Türkistan'dan Hazar Denizi'nin doðusuna gelen Oðuzlarýn ise Hazar kaðanýnýn ipek çadýrýnýn üzerinde hâkimiyetinin ifadesi olarak bulunan altýntopu yani Kýzýlelma'yý ele geçirmeyi ülkü edindikleri düþünülür.
  Evliya Çelebi, Hz. Muhammed'in doðumunda Ateþgedelerin binlerce yýldýr hiç sönmeyen ateþinin sönmesi ve Kisra'nýn sarayýnýn yýkýlmasý gibi harikulâde hadiseleri anlatýrken Ayasofya kubbesiyle birlikte Ýstanbul Kýzýlelmasý'nýn düþtüðünü anlatmaktadýr. Ýstanbul'un fethinden sonra Türk milleti için Kýzýlelma Roma'ya, St. Pierre'nin kubbesine taþýnýr. Burasý Katolik dünyasýnýn kalbidir. Türklerin hedefi artýk Roma'dýr. Zira Fatih döneminde yapýlan Otranto (Ýtalya) seferinin sebebi de budur. Roma Kýzýlelmasý'nýn düþürülmesidir. Atilla'dan sonra Roma'yý düþürmek Osmanlý Türklerinin büyük hedefleri arasýndadýr. Bir efsane Kýzýlelma'nýn Roma'ya taþýndýðýný anlatýr ve Türk'ü Roma'ya koþturur. Efsaneye göre, Kýzýlelma, Daðýstan'dan I. Anuþirvan tarafýndan Ýran hazinesine konulmuþ, oradan da Roma'ya kaçýrýlmýþtýr. Bu anlatým tarihî kaynaklarda yer almaktadýr. Bundan baþka çeþitli mektup örnekleri, elden ele dolaþarak Türkleri Kýzýlelma'ya (Roma) davet eder.
Eski Türkler gibi, Osmanlý Hakanlarýnýn da fetih gayelerinin ülkeler ve topraklar fethetmek olmayýp, cihâna nizam vermek, dünya barýþýný tesis etmek gibi yüce fikir ve düþüncelerden kaynaklandýðýna dikkat çeken Ýsmail Hâmi Daniþmend Bey, bu duruma þöyle dikkat çeker:
 "Eski Türk halkýnýn Kýzýlelma dediði ve azamet devrinde o halkýn maneviyatýný idare eden ulemanýn da sulh zamanlarýnda bile "Dar-ül Harb" ve "Dar-ül Cihad" isimleriyle andýðý uzak-yakýn þark ve garp ülkelerinin millî ideal sýnýrlarýna girmesi geliþi güzel bir istila siyasetiyle deðil, milletleri mahalli idarelerin üstünde umumi ve müþterek bir nizam altýna almak fikriyle izah edilebilir" (Daniþmend, 1966, s.127).
 Daniþmend'in "Müþretek bir nizam" dediði nizam; tarihimizde "Türk Cihan Hâkimiyeti", "Nizâm-ý âlem" þeklinde tezahür etmiþ olup, hedefi; kan ve gözyaþýnýn akmadýðý, adaletin hâkim kýlýndýðý bir dünya kurmak ve dünya barýþýný tesis etmek düþüncesinden ibarettir.       
 Bizim "Cenâb-ý Hakk'ýn Türk'e gösterdiði yer ve hedef" olarak nitelendirdiðimiz Kýzýlelma kavramý,Türk milleti tarafýndan ortak bir bilinçle oluþturulmuþ; her dönemde Kýzýlelma'ya farklý anlamlar yüklenmiþ ve her dönemin de kendine göre bir Kýzýlelma'sý olmuþtur. Oðuz kaðan Destaný'ndan ve Orhun Âbideleri'nden anladýðýmýza göre, Ýslâmiyet öncesinde Türk'ün Kýzýlelma'sý "Güneþin doðduðu yerden battýðý yere kadar bütün dünyayý fethetmek ve dünyaya Türk töresi ile nizam vermek ve barýþ getirmek" iken, Ýslâmi dönemlerle birlikte "Dünyaya Allah'ýn dini ile nizam vermek "Nizâm-ý âlem" ve Allah'ýn adýný yüceltmek "Ý'lây-ý kelimetullah için çalýþmak"  ve barýþ dini olan Ýslâm ile "Dünyayý barýþ yurdu haline getirmek" olmuþtur.
 Yükseliþ dönemlerinde, bütün insanlýða nizam vermek (Nizâm-ý âlem ve Cihan hâkimiyeti ülküsü), Allah'ýn adýný yüceltmek (Ý'lâ'yý kelimetullah) gibi büyük idealar ifade eden Kýzýlelma ülküsü, gerileme dönemlerinde sönmeye ve unutulmaya baþlamýþtýr.
Yirminci yüzyýlýn baþýndan itibaren Türkçü aydýnlar, bu kavramý yeniden canlandýrmaya ve Türk yükseliþinin heyecan kaynaðý olarak kullanmaya baþladýrlar. Ýmparatorluðun her gün bir parçasýnýn koparýlmasý, her gün yeni bir felaketin yaþanmasý, halktan önce aydýnlarýn moralini çökertmiþ, kendilerine olan güvenlerini sarsmýþtý. Yeni bir hamle baþlatabilmenin ilk þartý, kendine ve milletinin gücüne olan güvenlerini yeniden kazanmak ve heyecan veren bir geleceðin kurulmasý için çalýþmaktý. Ýmparatorluk geleneði içinde yetiþmiþ, cihangir bir millete mensup Osmanlý aydýnlarýnýn, yýkýlýþ halinde de olsalar, küçük düþünmeleri, küçük þeylerden heyecan duymalarý mümkün deðildi. Kýzýlelma olarak Turan'ý seçtiler. Ziya Gökalp, bu imgeyi Turan Ülküsü ile birleþtirerek ona yeni bir anlam kazandýrmýþtýr.
 Türkçülüðün önderlerinden Ziya Gökalp'in þiir ve yazýlarýnda Kýzýlelma, Büyük Türk Birliði'ni ve nihâi hedef olarak da cihan hâkimiyetini simgeleyen bir ülküdür. Þöyle yazar: "Türk köylüsü Kýzýlelma'yý tahayyül ederken, gözünün önüne Türk ilhanlýklarý (imparatorluklarý) gelir. Gerçekten Turan mefkûresi mâzide bir hayal deðil, gerçekti."
            Ülkülerin milletlere hýz ve ilham veren dinamikler olduðuna inanan Gökalp ve arkadaþlarý, Türk birliðini böyle bir Kýzýlelma olarak kabul etmiþlerdir.
            Kýzýlelma yok mu?žÞüphesiz vardýr;
            Fakat onun semti baþka diyardýr…
            Zemini mefkûre, semasý hayal,
            Bir gün gerçek; fakat þimdilik masal…
            Gökalp bir diðer þiirinde ise, her türlüž zorluða göðüs gererek Kýzýlelma'ya giden Türk'ü anlatýr:
            Demez taþ, kaya
             Yürürüz yaya!
             Türküz, gideriz
             Kýzýlelma'ya!
 
Muharrem GÜNAY / diðer yazýlarý
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarýnýzý paylaþýn

--








logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm haklarý Eskiþehirden Haber adýna saklýdýr: ©2019-2024

Yazýlý izin alýnmaksýzýn site içeriðinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanmasý, çoðaltýlmasý, daðýtýlmasý veya yeniden yayýnlanmasý aksi belirtilmediði sürece yasal yükümlülük altýna sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazýlýmý: www.eticaret.com.tr