Nefes alıp veren her canlı, bir gün bu dünyadan göçecektir. Bu konu Kur'an-ı Kerim'de "Her canlı ölümü tadacaktır" şeklinde yer almaktadır. Yaşayan her insanın başına türlü türlü olaylar gelir. Babamdan duyduğum en değerli sözlerden biridir bu... "Oğlum, hayatta insanın başına her şey gelebilir, buna hazır bir şekilde yaşamalısın".
Nitekim İnsan doğar, büyür, sevinir, üzülür ama en önemlisi ise son nefesini vererek bu dünyadan göçer. Öyleyse, hayat, insanlara verilen en değerli nimetlerden biridir. Her an, her nefes, bize yeni fırsatlar sunar. Ancak, unutmamalıyız ki bu hayatın bir sonu vardır; o da ölüm. İnancımıza göre, ölüm, bir son değil, bir geçiştir. Nefes aldığımız her an, aslında ölüme bir adım daha yaklaşmak demektir.
Kur'an-ı Kerim'de, "Her canlı ölümü tadacaktır." (Ali İmran, 185) ayetiyle bu gerçeği hatırlatır. Hayatın geçici olduğunu bilmek, insanı sorumlu davranmaya yönlendirir. Bu nedenle, her nefes alışı, bize Allah'a daha yakın olma, O'nun rızasını kazanma fırsatı sunar.
Nefes alırken düşünmemiz gereken bir diğer husus da, bu hayatın amacıdır. İslam İnsanın yaratılış amacını "Allah'ı tanımak ve O'na kulluk etmek" olarak belirler. Bu bağlamda, yaşadığımız her anı, bu amaç doğrultusunda değerlendirmek, hayatımızı anlamlı kılar.
Ölüm, her ne kadar korkutucu bir gerçek olsa da, inananlar için bir kurtuluş, bir huzur kaynağıdır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) "Ölümü çok hatırlayın, çünkü o, tüm zevkleri unutturur" buyurmuştur. Bu hatırlatma, bizi dünya hayatının geçiciliği konusunda uyarmaktadır. Nefes alıyorsak, her anımızı değerlendirmeli, iyi amellerle dolu bir hayat sürmeye gayret etmeliyiz. Unutmayalım ki, her nefes, bizi ölüme biraz daha yaklaştırırken, aynı zamanda sonsuz bir hayata da bir adım atmamıza vesile olur. Ölümü unutmadan, yaşamımızı İslam'ın öğretileri doğrultusunda sürdürmek, hem dünya hem ahiret için en büyük kazançtır.
Yaşamak, İslam'a göre bir fırsattır. Her birey, Allah'ın kendisine bahşettiği bu ömrü, doğru bir şekilde değerlendirmekle yükümlüdür. Bu bağlamda, nefes almak sadece fiziksel bir varoluşu değil, aynı zamanda ruhsal ve ahlaki bir sorumluluktur. Öyleyse biz sorumluluğumuzu nasıl yerine getirebiliriz, kendimize nasıl bir yol çizmeliyiz?
Bu soruya Peygamber Efendimizin bir hadisi ile cevap verelim:
İkmalu'd-Din adlı eserde Cabir Cu'fi'den nakledilen bir rivayette, Cabir İbn Abdullah Ensarî şöyle diyor:
Allah azze ve celle Peygamber'ine, "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Resul'e ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin." Ayetini nazil buyurunca Resulullah'a şöyle arz ettim:
"Ey Allah'ın Resulü! Ben Allah'ı ve Resulü'nü tanıdım; ama Allah'ın, itaatini sana itaatle yan yana zikrettiği bu emir sahipleri kimlerdir?" Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ey Cabir! Onlar benim halifelerim ve benden sonra Müslümanların imamlarıdır. Onların ilki Ali İbn Ebi Talib'dir, sonra da Hasan ve Hüseyin'dir. Sonra da Tevrat'ta Bâkır diye bilinen ve senin çağına erişeceğin Muhammed İbn Ali'dir. Ey Cabir, onu görecek olursan ona selâmımı ilet. Daha sonra Cafer b. Muhammed, ondan sonra Musa b. Cafer, ondan sonra Ali b. Musa, ondan sonra Muhammed b. Ali, ondan sonra Ali b. Mu-hammed, ondan sonra, Hasan b. Ali, ondan sonra da benim adımı ve künyemi taşıyan Allah'ın yer-yüzündeki hücceti ve kulları arasındaki Bakiyye'si olan Hasan b. Ali'nin oğlu (Hz. Mehdi) olacaktır. Allah yeryüzünün doğusu ve batısını onunla fethedecektir. O sevenlerinden ve dostlarından gaybete çekilecektir. Allah'ın kalbini imanla denediği kimseler dışında hiç kimse onun imametine inanma noktasında sabit (imanlı) kalmayacaktır.
Cabir şöyle dedi: Bunun üzerine ben de Hz. Peygamber'e şunu sordum: "Ey Resulullah! Gaybet hâlinde de sevenlerine bir faydası olacak mı?" Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Beni nübüvvet ile gönderene ant olsun ki, Sevenleri bulutların kapladığı güneşten istifade eden insanlar gibi onun nuruyla nurlanacak ve gaybet zamanında bile velayetinden faydalanacaklardır."
(İkmal'ud-Din, c.1, s.253)
Her nefes, bir ibadet, bir fırsat ve aynı zamanda bir imtihan olarak görülmelidir. Nitekim Hz Muhammed sav Efendimiz şöyle buyurmuştur: Cehennem ehlinin feryat ve inlemesi daha çok tövbeyi erteledikleri içindir. (el-Mehaccet'ül-Beyza)
İnsan, bu dünyada geçirdiği süre içinde yaptığı her şeyin hesabını verecektir. Öyleyse o gün gelmeden hazırlan. Kur'an'da, "O gün, insanlar yaptıkları amellere göre en güzel şekilde mükâfatlandırılacaklardır" (Al-İnfitar, 13) ifadesine muhatap ol. Unutma, Ölüm, bir son değil, ruhun ebediyete ulaşacağı yeni bir başlangıçtır. Bu bilinçle yaşamak, insanı hem bu dünyada hem de ahirette huzurlu kılacak bir yolculuğun anahtarıdır.
Dolayısıyla, "Nefes alıyorsan ölüme koşuyorsun" cümlesi insanın her anını iyi değerlendirmesi gerektiğini hatırlatır. Ölüm, bir son değil, ahiret hayatının başlangıcıdır ve bu bilinçle yaşamak, Müslümanın en önemli hedeflerinden biri olmalıdır
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.