HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 02 ARALIK 2024, PAZARTESİ

TURAN COĞRAFYASI BOSNA HATIRALARI-1

17.07.2024 00:00
Turan Coğrafyasının Batı'daki burçlarından Bosna; Osmanlı Türklüğü ve öncesinin hatıralarını hâlâ korumaktadır. 1992-1995 yılları arasındaki iç savaş da Boşnakların çektiği, acılar, Avrupa'nın ve sözde gelişmiş ülkelerin seyirci kaldığı insanlık ayıbıdır. Bu ülkeye 2012 yılında gittiğimizde ilmî bir toplantının vesile olduğu seyahatimiz İslâm, Osmanlı ve Türklük renginin güçlü tonlarını tespit etmemize katkıda bulundu. Kısa süreli gezimizde, Peçenekler ve Sarı Saltuk'tan Evliya Çelebi'ye uzanan hatıraların izlerini takip edebildik.

"Elhamdülillah Türk'üm" ifadesi Bosna ve Balkan Türklerinin hepsinin dillerinden düşürmediği mukaddes bir sözdür. Allah'a şükürler olsun ki Türküm, Müslümanım ifadesinin asırlardır söylene gelen manâlı bir niyazıdır.  Atatürk'ün "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünün altındaki Millî ve İslâmî rengi anlamayanlara, anlamak istemeyenlere bu cümle yıldırım gibi inmektedir. (!) Bizdeki (Türkiye'deki) bu sözden rahatsız olan mutsuzlar (!) Bosna'yı görselerdi bu sözü yüreklerinde taşırlardı.
Dillerinden düşürmezlerdi. Sahip oldukları nimeti anlardı.Saray Bosna Üniversitesinin 27-30 Eylül 2012 Tarihleri arasında gerçekleştirdiği "4. Bilim ve Uygulamada Morfoloji" başlıklı Konferansına katıldığımızda Balkan Türklüğü ile olan ayrılmaz ve ayrılamayacak olan beraberliğimizi yakından müşahede etme imkanına şahit olduk. Uçağımız 26. Eylül 2012 günü Bosna semalarında uçarken cennetten bir beldenin üzerinde Altay destanlarında süzülen kuğu misali uçtuğunuzu hayal edebilirdiniz.
Hamdolsun Aziz devletimizin tanıdığı imkanlarla dünyanın muhtelif yerlerine gitme imkanımız olmuştur. Bosna ise gördüğümüz yerlerden, iz bırakan, bırakacak olan; bizim için; atalar, gaziler, şehitler, yurdu idi. Sizlerle kongrenin tıbbî sunularını paylaşmak istemiyorum. Uluslararası katılımlı bir faaliyetin çalışmalarına her yerden ulaşmak mümkündür. Sizinle paylaşacağımız hatıralarımdır. Kısa beş gün içinde gördüğümüz, değil beş asır, bin beş yüz asırlarca Türk Tarihidir, Türk Kültürüdür.

Nasıl mı? gelin isterseniz yakından uzağa bir kültür ve tarih yolculuğuna çıkalım:
Mavi Kelebekler dizisini TRT1'de seyrettiniz mi? Eğer seyretmediysek ve mavi kelebekler nedir bilmiyorsak Bosna'yı anlayamayız. Peçenek Türklerinin torunları olan Boşnak'ları bilmeden, tanımadan  da Türklüğün serhat boylarınının tarihini ve bugün uğradığımız katliamları, Avrupa'nın Türk'e bakışının, Türkü Avrupa'dan atma histerisinin köklerini kavrayamayız. Çünkü O topraklar binlerce yıllık Turan Coğrafyasının   Aziz Yurt köşelerindendir. Yani Bizim Diyarlardandır.
1992-1995 yılları arasındaki Sırpların Bosna'nın muhtelif yerlerindeki yaptığı katliamları anlamakta zorlanmazsınız. Henüz Bosna'ya uçağınız iner inmez burası katliama maruz kalmış diyen bir haykırış var. Binalar haykırıyor, teller haykırıyor, engelliler sessizce haykırıyor. Aliya İzzet Begoviç'in Havaalanına geçebilmek için kullandığı tünel hem haykırıyor, hem hıçkırıyor. Kurşun ve bomba izleri altındaki binaların duvarları o günlerin acı hatırasını birer utanç vesikası olarak hâlâ taşıyor. Bosna, Turan coğrafyasının kâh nazlı gelinidir, kâh serhat boylarındaki sarı sipahileri'dir.
Osmanlı Türklüğünün evlad-ı fatihanlarına kucak açan kadim Türk Vatanıdır. Srebrenica'da 1995 yılındaki Sırpların yaptığı katliamı unutmadık, sanırım hepimizin hatırındadır.
Barış gücüne ait Hollandalı Askerlerin göz göre göre sırplara teslim ettiği Boşnak'ların başına gelenler Avrupanın her zaman olduğu gibi insanlık ayıplarına eklenmiştir. Biz Srebrenica'ya gidemedik. Vaktimiz yeterli değildi, sırbistan topraklarına geçmemiz gerekiyordu. Bosna'ya kongre nedeni ile gittiğimiz için aziz dostum Mustafa bey'le ancak Mostar ve Saray Bosna'yı tanıyabilme fırsatımız oldu. Fakat daha önceden okuduklarımız ve gördüklerimizle birleştirdiğimiz birikimlerimiz bizlere çok şey anlatıyordu. Baş çarşının devamında, fazla uzakta olmayan Srebrenitsa müzesi diyebileceğimiz bina hadisenin bütün vahametini gösteriyordu. Bosna'ya gittiğinizde dikkat edebilirsiniz, binaların duvarlarında o mıntıkada şehit edilen insanların isimlerini görürsünüz. Yahut koyu siyah asfaltın üstündeki kırmızı gül resimleri; şehitlerin kanının döküldüğü yerlerdir.
Kırmızı güller onları unutturmamak için çizilmiş nişaneleri, şehitlik madalyalarıdır. Çukur bir zemine oturmuş şehir merkezine, çevrededeki ağaçlık dağlara yerleşmiş katil sırp keskin nişancılarının kurşun ve ölüm yağdırdığını görür gibi oluyorsunuz. Daha önce komşusu, arkadaşı olduğu Boşnakları savaş sırasında hiç acımadan katleden sırplardan bahseden yüzlerce olay duyuyorsunuz. İnsanlar Türk olduğunuzu bilince anlatıyorlar. Anlatmak istiyorlar. Türkçeleri yetersiz olanlar bile anlatmaya anlaşılmaya Türkçe gönül köprüleri kurmaya o kadar arzu ile dolular ki onu Bosna'ya her varan görecektir. Balkanlarda, Bosna'da Türkçe'nin birleştirici bütünleştirici tarihî hakkını teslim edecektir. "Allah razı olsun" gibi İslamî-Millî bir cümle aranızda; adeta Mimar Sinan'ın Mimar Hayrettin'in inşa ettiği köprü oluverecektir. Aziz Türkiyemiz'de ise dilimiz dilim dilim edilmek istenirken akademisyenler başta olmak üzere siyasiler, bürokratlar, vatandaşlar şaşkın sessiz bakıyorlar, bakıyoruz.
Türkçe gidince vatandaşlar arasında köprüler gider. Mostar'da Mimar Hayrettin'in 1566'da inşa ettiği köprüyü 1992-1993'de sırplar ve hırvatlar yıktılar. Türkiye Cumhuriyeti 1997 yılında yeniden inşasına başladı, 2003 yılında kilit taşı yerine kondu. Boşnak Türklerine yeniden hediye edildi. Köprünün kilit taşı ne ise Balkanlarda ve Türkiye'de Türkçe O'dur. Bu taş günümüzde Türkiye'de çıkarılmaya çalışılmaktadır. Köprüler giderse sulara zehir saçılır. Aynı yatakta birbiriyle sarılmış evdeşlerin kolları ayrılır. Evladını kucaklamış evlatlar, parçalanır.
Türk Milletine mozayik kavramını yakıştıranlar bir nebze olsun düşünmek ve ibret almak istiyorlarsa Balkan Türklüğünden ibret almalarını öneririm. Bosna'nın her yerinde delik deşik olmuş sadece duvarlar değil, yüreklerdir. Sulara katılan zehirlerle yıllarca susuzluktan kırılan Boşnakları bir dinlesinler. Türkiye'de de sular zehirleniyor, gönüller, zihinler zehirleniyor. Şimdilik görünmeyen zehirlerin tesiri; (Cenâb-ı Allah -CC- Korusun) Can Türkiye'mizi yangın yerine döndürdüğünde (yanılmayı, yanıltılmayı ne kadar çok istiyorum) şimdi susanlar ve seyredenler dillerini keseceklerdir, canlarını paralayacaklardır; lâkin nafile. Batı'nın Türklüğe ve İslâm Alemine biçtiği , kestiği kefeni görmek için Aziz Türk-İslâm Aleminin  sürekli acı olaylar ve tecrübeler mi yaşaması gerekiyor? (Devam Edecek)

 
Prof.Dr. Hilmi ÖZDEN / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--











logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr