HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 02 ARALIK 2024, PAZARTESİ

MOSTAR ve KATLİAMLAR

22.07.2024 00:00
 (Dünden devam...)
"O halde geçici dünya hayatını, ebedî ahiret hayatı karşılığında satacak olanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Her kim Allah yolunda savaşır da öldürülür veya galip gelirse, her iki durumda da biz ona yarın pek büyük bir mükafat vereceğiz." (Kur'an:  4:74 )

Kelimelerimiz, yirminci yüzyılda Boşnakların uğradıkları katliamları, anlatmakta yetersiz kalmaktadır. Katliamlar, Türklerin ve Müslümanların kaderi imiş gibi, asırlardır peşimizi bırakmıyor. Düşman mert değil, daima namert davranıyor. Çocuklara, yaşlılara, kızlara kadınlara silahsızlara vahşetleri söküyor.
İnsanlık bu vahşeti Bosna'da da gördü. Bu utanç verici acıları anlatmak sizlerle paylaşmak istemiyordum. Çünkü kalem utanıyor, kağıt utanıyor, söz utanıyor, harf utanıyor. Yazmak istemiyordum. Fakat Aliya İzzetbegoviç'in şu sözü şehitlerle beraber unutturursanız haklarımızı sizlere helal etmeyiz diyor: "Savaşta büyük zulme uğradınız. zalimleri affedip affetmemekte serbestsiniz. ne yaparsanız yapın, ama soykırımı unutmayın. Çünkü unutulan soykırım tekrarlanır."
Balkanlar, Çeçenya, Doğu Türkistan, Kerkük, Musul, Telefar, Kuzey Afrika, Orta ve uzak doğu ve nice Türk ve İslam Vatanı yandılar, yanıyorlar ve haykırıyorlar: "Elinizden bir şey gelmedi bari acılarımızı unutturmayın, ibret alın, ibret alın ki, bizim başımıza gelenler sizlerin başınıza gelmesin" diyorlar. Bosna'da Mustafa beyle beraber tüm boş zamanlarımızda "Evlad-ı Fatihan"dan yadigarı eserleri, beldeleri görmek, camilerinde alnımızı mahçup ve mahzun secde'ye vardırmak istiyoruz. Hepsi olamasa da Türk'ün Balkanlarda mührü olmuş tarihi yerleri ziyaret edeceğiz.
Mostar'a doğru yola çıktığımızda gönlümüz özellikle hilâl şekilli, Esma-ül Hüsna'ya izafen 99 taş basamaklı Taşköprü'ye (Mostar köprüsü) gitmeyi arzuluyoruz.
Neretvena nehrinin yanında ilerleyen otobüsümüzle inanılmaz tabiî güzellikleri temaşa ederek Mostara ulaştık. Otobüsümüz bizi Mostar garajına bıraktığında Saraybosna'dan farklı olmayan görüntüler, delik deşik binalar burada da mevcutlar. Türkiye tarafından yeniden tamir edilen Mostar köprüsüne nisbet edercesine; Hırvatlar ve Sırplar , savaştan sonra, kilometrelerce uzaktan görülebilecek büyükçe bir haç'ı en yüksek tepeye dikmişler.
Bir inci gerdan güzelliğindeki Mostar yıkıldıktan sonra tamirinde özellikle Macar bir firmada görev yapmış. Mostar Köprüsü'nün Neretvena nehrine gömülen taşlarını bu Macar firma çıkarmış. Burada bir parantez açmakta fayda görüyorum: son yüzyılın verilerine ve Macar Turancılık faaliyetlerine göre muhtemelen; asırlarca Osmanlı Türklerini Avrupa'da uğraştırmış ve ilerlemesini durdurmuş bu Turan halkı gelecekte Turan jeopolitiğine ve birlikteliğine katkıda bulunacaklardır. Kendileri gibi Turan halklarından olan Boşnakların acısını, yarasını tamirde görev almaları da çok tabiîdir.


Mostar'ın Müslümanlar için hayat kaynağını bilen Hırvatlar ve Sırplar elbirliği ile Osmanlı emanetini yok etmek istemişler. Sadece Taşköprü mü? Camiler, evler, medreseler ve her şey. Osmanlıya ait ne varsa, Türk'e ait ne varsa. Köprüye doğru yürürken yine savaş sonrası tamir görmüş Mostar ve Hersek Baş camisi Karagöz Mehmet Bey Camii'nin (1557) yanına savaştaki yıkık fotoğrafını koymuşlar.
Bakınca Hırvat ve Sırpların Tarihî Türk eserlerine de düşmanlığını anlıyorsunuz. Yavaş yavaş Mostar köprüsüne varırken Anadolu'muzdaki dar çarşı sokaklarına benzeyen yolda yürürken sağda Türkiye Konsolosluğunu görüyorsunuz. Bu bina bana neyi hatırlatdı: "Altan Araslı" bey'in "Mostar Köprüsü"isimli eserini. Özellikle okumanızı tavsiye ederim. Tüyleriniz diken diken olmadan, yüreğiniz sıkışmadan okuyamazsınız. Ama katlanmak zorundayız. Gerçekleri görmeyim, okumayım, ,işitmeyim deme hakkına sahip miyiz?O esere "Türkiye Ataşesi"nin başından geçmiş ve işittiklerinden oluşturulmuş belgesel bir roman diyebiliriz.
O eserden buraya aktardığım, yüreklerin kaldıramayacağı gerçeklerden bazılarını aşağıda okuyacağız:"Küllenmeyen düşmanlıkTarih, 9 Mayıs 1993, saat gecenin ikisi.
Hırvatların denetimindeki Batı Mostar'ın en seçkin semti Rondo'da, Zoran, Arminlerin kapısını postalıyla iki darbede kırdı, arkadaşlarıyla içeri daldılar.İçerdekiler neye uğradıklarını şaşırmışlar, korkuyla yataklarından fırlamışlardı.Davetsiz misafirler, tüm ışıkları yakıp, ne varsa rasgele tekmelemeye başladılar.
Uyku sersemi ev sakinleri, şaşkın şaşkın, artık Ustaşa adını almış komando giysili (Hırvat) militanlara baktılar. Hepsi de o mahallenin çocuklarıydı. O, her gün karşılaştıktan, munis, dost bakışlı gözler gitmiş, yerine yedi kuşak düşman insanların nefret dolu gözleri gelmişti. (Devam edecek...)
Prof.Dr. Hilmi ÖZDEN / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--











logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr