"Alnından Öpülecek Delikanlı: Ersin'in Hikâyesi"
Not: Bu yazı, tamamen gerçek bir hayat hikâyesine dayanmaktadır.
İnsanoğlu, en zor anlarda bile gerçek cesaretini gösterir ve bazen imkânsız denileni başarır. Eskişehir'de yaşanan bu olay, bunun en çarpıcı örneğidir.
1978 yılının sıcak bir Temmuz günü, sabahın ilk ışıklarında. Eskişehir'in Türkmen Tokat köyünden çıkan Ersin, nakliye aracına yüklediği buğdayı satmak üzere şehre gelir. Şehrin girişinde, Porsuk Nehri'nin bir kolu olan sulama kanalının yanında toplanmış bir kalabalık görür. İnsanlar ellerini dizlerine vurarak "Ölüyorlar, ölüyorlar!" diye feryat etmektedir.
Ersin, genç, cesur ve yiğit bir delikanlıdır. Böyle bir durumu görmezden gelmez. Hemen aracını kenara çeker ve koşarak olay yerine gider. Kalabalıktan duyduğuna göre, bir polis ekibine ait otomobil kanala uçmuştur ve içinde üç kişi vardır.
Aracın ters dönmüş hâlde, yalnızca bir tekeri su yüzeyinde görünen polisleri gören Ersin, tereddüt etmeden elbiseleriyle kanala atlar. Kapıyı açmak için büyük çaba harcar ve sonunda açar. İçerideki üç kişi hareketsiz hâlde, karınları şişmiş ve dilleri dışarı sarkmış bir şekilde bulunur. Korkunç manzara karşısında soğukkanlılığını kaybetmeden, tüm gücünü zorlayarak onları birer birer dışarı çıkarır.
Ne yazık ki çevredekilerden hiç kimse yardım etmez. Kalabalık yanlış görüp "Beş kişi vardı!" diye bağırsa da gerçekte üç kişi vardır. İnsanlar Ersin'in cesaretini ve fedakârlığını canlı olarak izlemişlerdir.
O sırada olay yerinde bulunan bir otomobil sahibinden yardım ister. Fakat adam, aracının kirleneceğini öne sürerek polisleri taşımayı reddeder ve oradan uzaklaşır. O yıllarda ev telefonu ve cep telefonu olmadığı için ambulans çağrılamaz.
Tam bu sırada yoldan geçen bir kamyon sürücüsü durumu fark eder ve duraklar. Ersin ondan yardım ister ve sürücü kabul eder; üç yaralı kamyonun kasasına konularak hastaneye yetiştirilir.
Ersin, polisleri doktorlara teslim ettikten sonra yeniden aracına döner. Sırılsıklam hâlde borsaya gider. Oradaki görevliler onun kahramanlığını duyunca hemen kıyafet getirerek yardımcı olurlar. İşlerini bitirdikten sonra tekrar hastaneye uğrayan Ersin, iki polisin hayati tehlikeyi atlattığını, birinin ise ciğerleri patladığı için Ankara'ya helikopterle sevk edildiğini öğrenir.
Doktorlar, suya düşen bir insanın genellikle en fazla on dakika yaşayabileceğini ve sonrasında hayatını kaybedebileceğini belirtiyorlar. Ancak Ersin, boğulma tehlikesi geçirmesine rağmen tam on dakika boyunca suyun içinde kalarak üç canı kurtarmış ve gerçek bir mucize gerçekleştirmiştir. Doktorlar, onu görünce "Bu genç alnından öpülecek bir delikanlı" demekten kendilerini alamamışlardır. Bu, sadece büyük cesarete ve yüreği sağlam bir insana özgü bir kahramanlıktır.
Sonuçta iki polis ve bir sivil vatandaşın hayatını kurtarır. Ersin'in gıyabında ondan "Alnından öpülecek delikanlı" diye bahsedilir.
Polisler, iki aylık tedavi sonrası taburcu olur. Olaydan haberdar olan şehrin valisi, hayat kurtaran gence ödül vermek ister. Ancak Ersin, kimliğini ve adresini kimseye söylemediği için, bu durumu fırsat bilen bir "açıkgöz" haksızca ödülü alır.
Aylar geçer. Polisler, kendilerini kurtaran yiğidi bulmak için araştırmalara başlar. Uzun uğraşlar sonunda Ersin'i Eskişehir'deki Türkmen Tokat köyünde bulurlar. Misafir edilirler, hoş sohbetler edilir. Polisler, minnetlerini göstermek için yanlarında getirdikleri birer maaşlarını sunmak ister. Fakat Ersin, çok üzülür ve parayı kabul etmez:
Ben insanlık görevimi yaptım, para için yapmadım!
Hazret-i Muhammed (sav) efendimizin şu hadisini yaşamıyla doğrulamıştır:
"Bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Bir insanın hayatını kurtaran ise bütün insanlığı kurtarmış gibidir."
Ersin, gösterdiği fedakârlık ve vicdanıyla herkesin sevgisini kazanmış, ismi unutulmaz kahramanlar arasına yazılmıştır.
Bu yazı, hayatını cesareti ve vicdanıyla güzelleştiren, merhum eşim Ersin Gündoğdu'ya bir vefa ve minnet borcumdur.
Sevgi ve saygılarımla...
Şerife Gündoğdu
YARALI GÖNLÜME MERHEM BULUNMAZ...
Gecenin koynunda erir giderim,
Yaralı gönlüme merhem, bulunmaz.
Hiç bir şey teselli etmiyor artık.
Mutluluk sorarsan dirhem bulunmaz
Her damla gözyaşım yüreğim daĝlar,
Gönlümden gözüme bir nehir çağlar
Sensiz bu hayatın tadı yok artık.
Sustukça, içimde bin şiir ağlar.
Her nefeste Kalbim seninle çarpar,
Her çarpışta dünya yerinden oynar.
Aşkınla dirilir bu ölü zaman,
Gönül gün geçtikçe hep seni arar.
Şerife Gündoğdu