İçinde bulunduğumuz bilgi çağında savaşların dahi artık uzaydan yönlendirildiği, Dünya'ya hakim olmak isteyen güçlerin ise kendi topraklarında en ufak bir savaşı bırakın iki kişinin dahi kavgasına tahammülleri olmayan ancak gözlerine kestirdikleri topraklara özellikle de yer altı yer üstü değerli maden bulunan toprakları işgal etmekte sınır tanımamaktadırlar.
Böyle bir Dünya'da kendine yurt edinip bin yılı aşkın yaşadığımız bu topraklara sahip çıkmak ve kendimizden sonra gelecek nesillere yaşanabilir bir yurt onun da ötesinde yaşanabilir bir DÜNYA bırakabilmek en büyük idealimiz olmalıdır.
Hepimizin az çok okuduğu Dostoyevski Şöyle diyor. Belkide ilk okuduğumuzda biraz bize ağır gelmiş olsada- "Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir.Kimse bir şeyin , bir olgunun, bir davranışın üzerinde durup düşünmüyor.Kendisine bir ülkü, bir ideal, bir yol çizen, edinen çok az.Hani birisi çıkıpta kırsal bir alana bir umutla çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "
Hatta,
Yahu bu ağaç büyüyünceye
kadar yaşayacak mısın sen?"
diyerek serzenişte bulunuyorlar.
İşte böyle Dünya ve böyle bir zamanda kader birliğimiz sadece aynı zamanda Dünya üzerinde bulunmamız kalıyor geriye.
Hep karamsar olmamak gerek, hiçmi pozitif bir yaşam olgusu yok? Elbette var. Bir yanda savaş ve çığırtkanları bir tarafta dertlere derman olmak isteyenler. İşte bu sebeple de , mahallenin öteki yanında iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar.
İnsanları birbirine bağlayan ülkü kader birliği tümden yitti, kayıplara karıştı.
Herkes, yarın sabah kalkıp çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor.
Herkes bencilleşmiş bir durumda,kendini düşünüyor. kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız gelip tırıs gidiyor.
İçinde bulunduğumuz mart ayı eskiden Dert ayı olarak anılırdı. Çünkü tüm vergi ödemelerinin bu ayın sonuna kadar ödenmesi gerekirdi. Yine mart ayının 15 Ülkemiz için dönüm noktası olan ÇANAKKALE GEÇİLMEZ olgusunu tüm Dünya'ya kabul ettiren önemli bir dönüm noktamızdır.
Yine 8 Mart Dünya kadınlar günüdür bu nedenle de kadınlarımız, tarlada çalışa çalışa elleri nasır tutmuş kadınlarımız. Bu günün anlamına uygun aşağıdaki hadiseyi anlatayım dedim hemde kadınlarımızın sadece bugün değil tüm günlerinin güzel ve onlara özgü sevgi içinde geçmesi dileğimdir.
Bir uçak yolculuğunda yan koltukta oturan bir adamın alyansını sağ elinin işaret parmağına taktığını fark eden yazar yorum yapmaktan kendini alamaz.
"Bayım alyansınızı yanlış elinize takmışsınız!'' Adam bunun üzerine;''Yanlış kadınla evlendim de ondan!''
diye karşılık verir.
Yazar Ziglar bu anıyı aktardıktan sonra
şöyle sorar; ''Peki ya bu adam doğru adam mı? Yani kadın doğru adamla mı evlenmiş? Yanlış seçilmiş bir insana doğru insanmış gibi davranırsanız sonuçta doğru insanla evlenmiş olmaz mısınız?
Doğru seçilmiş bir insanla evlendiğiniz halde yanlış davranıyorsanız yanlış bir evlilik yapmışsınız demektir çünkü. Doğru insan olmak, doğru insanla evlenmekten çok daha fazlasıdır!''
Yazar kitabında şu öyküyü anlatır.
''Yıllar önce Hawai''de başlık parasına benzer bir uygulama revaçtadır. Bir erkeğin sevdiği kızla evlenebilmesi için kızın ailesine belli sayıda inek vermek zorundadır. İnek sayısının 10 adet olması gerekmekle birlikte kızın özelliklerine göre bu sayı değişebilmektedir.
Ve adada iki kızı olan bir adam yaşamaktadır. Kızlardan büyük olanı bizdeki deyişle -kabul görmeyen- tipte, şanssız bir kızdır ve babası ona 3 inek fiyat biçmiştir. 2 inekli bir teklifi de kabul edecektir, hatta iyi bir pazarlıkla 1 ineğe fit olmaya razıdır.
Bir gün adanın zenginlerinden Johny Lingo bu eve geldiğinde herkes onun diğer kızı isteyeceğini düşünür. Oysa yaşlı adamı sevince boğarak büyük kıza talip olur. Herkes en azından isteneni yani, 3 inek ödeyeceğini düşünürken Johny yanında 12 tane inekle gelmiştir.
O dönemlerde normal bir balayı ortalama bir yıl sürmektedir ama gelin ve damat iki yıllık balayı planlamıştır.
Damatla gelinin dönmesinin beklendiği gün ahaliden biri dönüşlerini haber vermeye gelir gelmesine ama gelenlerin Jony ve eşi olduğundan emin değildir. Aslında Johny''i tanımıştır fakat kızdan emin olamamıştır.
Yaklaşan kadın çok güzel, zarif birisidir. İyice yaklaştıklarında kimsenin tereddüdü kalmaz. Fakat kızın güzelliği, cazibesi ve çekiciliği en eleştirici gözle bile reddedilmeyecek ölçüdedir. Yakından bakanlar Johnny''nin 12 inek karşılığında iyi bir alışveriş yaptığını düşünürler."
Yazar işin püf noktasını şöyle özetler;
''Johnny 12 inek ödedi, kız 12 ineklik bir kadın haline geldi.''
Bu hep böyle olmaktadır.Eşinize veya sevgilinize verdiğiniz değer, ona kazandırdığınız değerdir. Aslında ''doğru adam'', ''doğru kadını'' inşa eder, ''doğru kadın'' da ''doğru adamı.''
Yazımı öyküyle başlayıp şiirle bitirme kuralından şiirle noktalamak isterim.
TÜM KADINLARIMIZIN, KADINLAR GÜNÜNÜZÜ TÜM DUYGULARIMLA KUTLAR SAĞLIK NEŞE VE MUTLULUK İÇİNDE YAŞAM DİLERİM.
Adam demiş KADINA
sana nasıl hitap edeyim
KADIN demiş'ki
Gülüm deme dikeni batar
Çiçeğim deme çabuk solar
Papatyam deme vakti geçer
Ciğerim deme ciğerler
artık peş para etmiyor
Kuşum deme çabuk uçuyor
Bebeğim deme biz okadar
Temiz değiliz
Bitanem deme
Bizden cok var
Sen en iyisi
Bana KADINIMMM deeeeeee…
Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.