HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 19 EYLÜL 2024, PERŞEMBE

BU İŞİN SONU NEREYE VARACAK

11.08.2024 00:00
Evet şu anda yurdumuzda yaşayan Suriyeli mülteci sayısı Göç İdaresi'nin verilerine göre 3.113.278  Resmi olan sayı bu! Ancak bu sayının çok çok üstünde reel yaşayan Suriyeli mülteci sayısı. Sadece Suriye değil Iraklı var, Afganlı var, var oğlu var. Benim kendi analizime göre 15 milyonun üzerinde yaşayan mülteci sayısı var. Bu işin sonu nereye varacak. Tarihçilerinde aktardıklarına göre, 
Günümüzden 7-8 bin yıl önce Sümerler  Mezopotamya'ya yerleşerek yüksek bir uygarlık kurmuşlardı.
Sümerler kurdukları uygarlıkta rahat ve rehavet içinde yaşarken, yıkılışından 100-150 yıl kadar önce yani günümüzden 4500 yıl önce Arabistan içlerinden Akad diye adlandırdıkları kavmin insanları Sümer kentlerinde çalışmak için akın akın gelmeye başlıyorlar. 
Bir kısım Sümerler bunlara karşı çıksa da diğerleri ucuz ve kolay işçilik ve köle gözüyle baktıklarından göz yumuyorlar. 
150 yıl içinde işler değişiyor, Akatlar kentleri yakıp yıkıyor, Sümerleri öldürüyor ve sonra iktidarı ele geçiriyorlar.
Sümerlerin son günlerinde bir bilge kil tablete şöyle yazıyor.
"FARK EDEMEDİK GEÇ KALDIK.
AMAN TANRIM BU VAHŞİLER HEPİMİZİ YOK EDECEK.
TANRIM BİZİ AFFET.
BİZDEN SONRA GELENLER BUNLARI OKURSA BELKİ DERS ALIR."
"GEÇMİŞİNİ BİLMEYENİ
GELECEK; TOPA TUTAR !"
Ve Sümer devleti yıkılır Akadlar Sümer uygarlığının üstüne oturur. 
KAYNAK: Muzazzez İlmiye Çığ Sümerolog-tarihçi bilim insanı.

Bazen sevgiler kaybolunca mahkeme salonunda ortaya çıkarmış....
İşte bunlardan biriside mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumudur. Çiftin durumu  içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu.
Hâkim tok sesiyle, yaşlı kadına: "Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?"
Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra başörtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı.
"Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."
Sonra uzunca bir sessizlik hâkim oldu, mahkeme salonunda...
Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu. Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından?
Çok sayıda gazeteci takip ediyordu davayı...
Kadın neler diyecekti? Herkes, onu dinliyordu. Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti: "Bizim bir sedef çiçeği vardı çok sevdiğim...
O bilmez... 50 yıl önceydi.. O çiçeği bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece güneş açmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye... İyi gelirmiş derlerdi. 50 yıl oldu bu herif bir gece kalkıp bir kerede bu çiçeği ben sulayayım demedi. Taa ki geçen geceye kadar...
O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım...
Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı umudumu her şeyimi verdim. Ondan hiçbir şey görmedim. Bir kerecik olsun benim bildiğim işlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim yemin ederim."
Hâkim yaşlı adama dönerek; "Diyeceğin bir şey var mı baba?" dedi. Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hâkime yöneldi. Tane tane konuştu:
"Askerliğimi Reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime'mi de orada tanıdım. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. İlk evlendiğimiz günlerin birinde, boyun ağrısından onu hekime götürdüm. Hekim çok uzun süre oynamadan yatarsa; boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi.
Her gece uykusunu bölüp uyansın gezinsin dedi. Hekimi pek dinlemedi bizim hanım... Lafım geçmedi... O günlerde bu çiçek kurudu. Ben ona: "Gece çiçek sularsan geçer dedim. Adak dilettim... Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece O çiçek ben oldum sanki..." dedi adam.
O yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle...
"Her gece o yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef gece sulanmayı sevmez, hâkim bey... Geçen gece de... Yaşlılık... Ben de uyanamadım. Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine azabilirdi. Suçlandım... Sesimi çıkartamadım..."
O anda gazeteciler dâhil, mahkeme salonundaki herkes ağlıyordu...
Ertesi sabah gazeteler "Sedef çiçeği susuz kaldı" diye haber yaptılar. O kadar..
Muharrem AKAYDIN / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--








logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr