HOŞGELDİNİZ! BUGÜN 22 OCAK 2025, ÇARŞAMBA

ERDEMLİ İNSAN ERDEMLİ TOPLUM

16.01.2025 00:00
İnsan, yaradılışı gereğince iyilik, doğruluk ve güzellik üzere bulunmalıdır. İnsan olmanın temel özelliği,  ''erdem'' genel anlamıyla  ifade edilen  davranış ve tutumları gösterebilmektir. Kutlu Elçi; insanda imanla küfrün, doğrulukla yalancılığın, hıyanetle emanetin  bir arada olamayacağını belirtmiştir. Bu bakımdan insanda özü sözü bir olmak vasfı aranır. Toplumda tercih edilen, kabul gören, güvenilir olan insan tipi de özü sözü  tutarlı insanlardır. ''Olduğu gibi görünmek veya göründüğü gibi olmak'' tutarlı insanlara mahsus bir  göstergedir.
   Fazilet kavramıyla eşanlamlı olan erdem; insanı mutlu eden ve diğer insanlardan hoşgörü, iyilik, doğruluk, sevgi, kardeşlik, dostluk, barış gibi ahlâki değerleriyle olumlu yönde fark oluşturma manasında kulanılmaktadır. Erdemin güzelliklerini  kalbinde ve beyninde yaşayıp yaşatan, bunları hayatın içine dahil eden, sosyal ilişkilerinde gösteren,  ''numune-i misal'' insanlara erdemli denilmektedir. Erdemli insanların hikmetli hayatları, örnek olabilecek tutum ve davranışları takdirle karşılanır. Aslında o insanlar kimseden övgü beklemezler, yaptıkları sadece Hakk rızası içindir. Bu bakımdan erdemli insan, aynı zamanda  ''irfan''konusuyla da yakından ilgilidir.O, irfani düşünceyi kendine yegane kılavuz edinmiştir.
   1970'li yıllardan bu tarafa, medya dünyasında bağımsız bir alan olarak yer alan ''kişisel gelişim''  toplumun ilgisi çekmekte;  kurs, kitap, dergi, konferans, köşe yazısı gibi farklı yöntem ve tekniklerle yoğun ilgi görmektedir. Söz konusu etkinliklerin ortak özelliği; başarı odaklı olmak, fark yaratmak, motivasyon sağlamak, zamanı yararlı yönetmek, özgüvenli olmak, deneyim kazanmak, imaj yenilemek kavramlarını öne plana çıkarmış olmalarıdır. Kişisel gelişim etkinliklerinin bir diğer özelliği ise bilgi ve örneklemelerinin Batılı kaynaklara dayanmasıdır. Şu gerçektir ki, ''erdem ve ahlâk sahibi insan olmak'' bu tür etkinliklerle değil, hayatın içinde bulunularak sosyal ve kültürel etkileşimle doğal oratamlarda  kazanılır.Batılı kaynakların referansları ile Türk kültürel değerlerinin normları birbirinden tamamen farklıdır. Bu tür faaliyetler, ''gaflet ve dalâlet''in çok ötesindedir. Toplumu yozlaştırmak, yabancılaştırmak, kök değerlerinden koparmak, töresinden habersizleştirmek  emperyal  küresel örgütlerin  başlıca sinsi planlarıdır. Retorik kelime oyunlarıyla allayıp pullayarak altın kaselerde sunulan yalanlar, insanlarımızı kültürel yılan zehirleriyle mahvetmektedir.
  Üstelik kişilik bozukluğu zirve yapmış bazı bilgiçler, aslı yok yaylasındaki olmayan koyunlarını ücretsiz  olarak kurbanlık dağıtmaktadır. Ziya Paşa merhum, bu özü sözü bir olmayan, erdem ve irfan yoksunu  tipler için taşı gediğine tam koymuştur:
''Onlar ki verir lâf ile dünyaya nizâmât
Bin türlü teseyyüp bulunur hânelerinde''
(Onlar ki, dünyaya lâf ile nizam verirler. Onların evlerine gidip bakın, hânelerinde bin türlü ihmal ve düzensizlik görürsünüz.)

     Hakikat olan bu durum, ne kadar acıdır ki, yine Ziya Paşa'nın Terkib-i Bend'inden bir başka beyit zikretmek yerinde olacaktır:
'' Dehri arasan binde bir âdem bulamazsın
   Âdem görünen hârları âdem mi sanırsın''
   Erdem, irfan, edep gibi Türk töresinin yapısında bulunan özellikli kavramların yerine oturtulmaya çalışılan eğreti sözler, yukarıda da belirtildiği üzere öz ve kök değerlerin unutturulmasına yönelik çalışmalardır. Maalesef eğitim sistemi Türk'ü Türk yapan temel kaynaklardan uzaklaştırılmakta, onlara yabancılaştırılmaktadır. Bunun sonucu, büyük felaketlere yol açabilecek bir mahiyet arz etmektedir. Bilge Kağan'ın, 'Ey Türk, titre ve kendine dön.'' uyarıcı, Atatürk'ün , 'Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.'' özgüven verici sözlerini unutmamak gerekir.
     Düşünce insanı Mustafa Tezel, çağın beklediği Türk töresi merkezli ''haysiyet, adalet ve merhamet'' üzerine kurulacak olan yeni medeniyetin gerekliliğini şu sözlerle ifade etmektedir: ''Türklerin, üçüncü bin yılın eşiğinde, yeniden cihanşumûl bir güç olarak târih sahnesinde hak ettiği yeri alabilmesi için, öncelikle yukarıda bahsedilen sorunların giderilmesi gerekmektedir. Bunda da öncelik, şüphe yok ki, Türk Töresi'nin yeniden ihyâ edilmesinde olmalıdır. İnancımız odur ki, Türklerin duyuş, düşünüş, arzu ve heyecanları birbirine yaklaşmaya başladığında, küçük dereciklerin birleşerek coşkun ırmakları oluşturması ve, bu ırmakların, önüne çıkan bütün engelleri aşarak, ummana ulaşması gibi, Türk Milleti karşı karşıya bulunduğu bütün sorunları bertaraf edecek ve yeniden, bütün azametiyle, yeryüzünde "bütün insanlığın huzur, sulh-sükûn, emniyet ve refah içinde yaşatılmasını sağlayacak, adâlet/hakkaniyet ve liyakat esası üzerine binâ edilmiş cihanşumûl bir nizam" tesis edilmesini esas alan yüce ülküsünü hayata geçirecek güç ve kudrete sâhip olacaktır.'' *
      Milletin bekâ ve ihyası hakkında kaygı taşıyan insanlar, öncelikle Türk töresinin eğitim sisteminde etkili bir biçimde  uygulanmasını sağlamakla ilgili çalışmalar yapmalıdır. Geleceği kurmak, mevcudu güçlü kılmakla mümkün olacaktır.

*Mustafa Tezel, https://www.kirmizilar.com/tr ''Üçüncü Bin Yılın Eşiğinde Türk Töresinin Yaşatılması ve İhya Edilmesi En Önemli Meselemiz Olmalıdır''
 Nâ-şâd gönül bir gün olur şâd olacaktır.


 
Ahmet URFALI / diğer yazıları
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Yorumlarınızı paylaşın

--







logo

   E-posta: bilgi(@)eskisehirdenhaber.net
Tüm hakları Eskişehirden Haber adına saklıdır: ©2019-2025

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir.
Mobil uyumlu haber yazılımı: www.eticaret.com.tr