



İstanbul Rumeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Sosyal Bilimler Fakültesi Psikoloji Bölümü ile Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı bünyesindeki Psikoloji Kulübü iş birliğiyle "İkimizin Yerine: İlişkilerde Sen, Ben ve Biz Olabilmek" başlıklı seminer düzenlendi. Seminerin konuşmacısı Uzm. Kl. Psk. Berfin Çetintaş, yakın ilişkilerde bireysel kimliği koruyabilmenin, karşı tarafa alan tanımanın ve bu unsurları sağlıklı bir "biz" anlayışı içinde sürdürebilmenin psikolojik boyutlarını ele aldı.
"Sağlıklı bir ilişkide 'ben' olabilmekten vazgeçmeden 'biz' kalabilmek mümkündür. Asıl denge, yakınlık kurarken kendimizi kaybetmemekte yatıyor," diyen Çetintaş, ilişkilerde bağımsızlık ve bağlılık arasında kurulması gereken hassas çizgiye dikkat çekti. "İki birey birbirine yaklaşırken, kendi kimliğini koruyabilmeli. Çünkü bir ilişkide var olmanın temeli, önce kendi benliğini tanımaktan geçer. 'Biz' olmak, birbirine karışmak değil; birbirini anlamak ve yan yana durabilmektir. Gerçek bağ, iki tam insanın bir araya gelmesiyle kurulur; iki yarımın birleşmesiyle değil," ifadelerini kullandı.
İlişkilerde bireysel alanın korunmasının çoğu zaman yanlış anlaşıldığını da belirten Çetintaş, "Birine alan tanımak, uzaklaşmak ya da sevgiden vazgeçmek değildir. Tam aksine, ilişkinin nefes almasını sağlar. Kendi sınırlarını bilen birey, karşısındaki kişiye de daha sağlıklı bir şekilde yaklaşabilir. Sınır koymak sevgiyi azaltmaz; güveni artırır. Sınırlar ilişkideki dengeyi sağlar. Alan tanıdığımızda, ilişkideki samimiyet azalmaz, bilinç artar. Kişinin kendini koruyabilmesi, ilişkiye de sürdürülebilirlik kazandırır," dedi.
Seminerde ilişkilerde duygusal ihtiyaçların fark edilmesi ve açık iletişim kurabilmenin önemi üzerinde de duruldu. "Bazen ilişkilerde birbirimizi duymaktan çok, kendimizi duyurmakla meşgul oluyoruz. Gerçek duygusal yakınlık, yalnızca konuşmak değil, anlamaya gönüllü olmaktır," diyen Çetintaş, iletişimde empati kurmanın ilişkilerdeki dönüştürücü etkisine dikkat çekti. "İletişim sadece kelimelerle değil, dikkatle, sessizlikle ve anlayışla kurulur. Karşımızdaki kişiyi gerçekten duyabildiğimizde, ilişki derinleşir ve güvenli hale gelir. Bir ilişkinin niteliğini belirleyen şey, ne kadar sık konuştuğumuz değil, birbirimizi ne kadar anlayabildiğimizdir," ifadelerini kullandı.
Yakın ilişkilerde "ben" olabilmenin, sevgiye ve güvene alan açmanın ve tüm bunları yaparken "biz"i koruyabilmenin ne anlama geldiği üzerinde durulan seminerde; sınırlar, duygusal ihtiyaçlar, sağlıklı iletişim, bağlanma biçimleri ve ilişkilerde denge kurmanın psikolojik boyutları hem teorik hem de günlük yaşam örnekleriyle ele alındı. "Bir ilişkide dengeyi kurmak, sürekli aynı fikirde olmak ya da çatışmalardan kaçınmak demek değildir. Önemli olan, iki tarafın da duygularını açıkça ifade edebilmesi ve birbirinin deneyimine saygı gösterebilmesidir. Zaman zaman yaşanan anlaşmazlıklar, karşılıklı anlayışla aşıldığında ilişkiyi daha da güçlendirir," dedi.
Etkinliğin sonunda Çetintaş, ilişkilerde kaybolmadan yakın kalabilmenin, bağımsızlık ve bağlılık arasındaki hassas çizginin önemine değinerek sözlerini şöyle tamamladı: "Bir ilişkide kendimizi kaybetmeden yakın kalabilmek, hem kendi kimliğimize hem de karşımızdakine saygı göstermektir. Bu denge kurulduğunda ilişki bir mücadele değil; birlikte büyümenin, anlamanın ve paylaşmanın alanı haline gelir. Gerçek sevgi, birbirine tutunmadan yan yana durabilme cesaretidir. Bu cesareti geliştirebildiğimizde, ilişkiler sadece duygusal bir bağ değil, kişisel gelişimin de en güçlü aracı olur."



