Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında özetle şunları dile getirdi:
Tayyip Erdoğan olarak BM kürsüsünde hamasetin diliyle konuşmuyorum.
Burada tarihimden; ecdadımın vicdanlı, adaletli duruşundan aldığım cesaretle konuşuyorum.
Çünkü biz tarih boyunca daima mazlumun yanında, zalimin ve zulmün karşısında olmuş bir milletiz.
Bundan 500 yıl önce engizisyondan kaçan Musevilere de Hitler'in toplama kamplarından kaçan Yahudilere de kucak açtık.
Bizim ülke ve millet olarak İsrail halkına yönelik herhangi bir düşmanlığımız yoktur.
Müslümanların sırf inançlarından dolayı hedef alınmasına nasıl karşıysak antisemitizme de aynı şekilde karşıyız.
Sorunumuz, İsrail hükûmetinin katliam politikalarıyladır.
Sorunumuz, tıpkı 5 asır önce olduğu gibi yine zalimle ve zulümledir.
Şunu herkes bilsin ki biz hakkı haykırmaktan çekinmeyiz.
Birileri rahatsız olsa da doğruları söylemekten korkmayız.
İnşallah sonuna kadar haklının yanında durmaya, doğru bildiklerimizi acı da olsa söylemeye devam edeceğiz.
Kıbrıs Meselesi...
Uluslararası toplumu bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımaya; diplomatik, siyasi, ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum.
Türkiye, enerji ve çevre başta olmak üzere her konuda yapıcı iş birliğine hazırdır.
Komşularımızdan da aynı yaklaşımı bekliyoruz.
Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye'nin anahtar rolü yadsınamaz.
Kıbrıs Adası'nın kuzeyi ve batısında, ilan edilmiş kıta sahanlığında Türkiye'nin, Ada'nın tümünün etrafında ise Kıbrıs Türklerinin hakları vardır.
Kıbrıs Barış Harekâtı'nın üzerinden 50 yıl, Rumların ortaklık devletini gasbetmesi sonucunda Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının üzerinden ise 61 yıl geçti.
O günden bugüne kadar Ada'da barış ve sükûnet hâkim oldu.
Kıbrıs meselesine adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm getirilmesi için samimi irade ortaya koyan taraf, daima Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'ydi.
Federasyon modeli artık geçerliliğini tamamen yitirmiştir.
Ada'da iki ayrı devlet ve iki ayrı halk vardır.
Kıbrıs Türklerinin müktesep hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüleri yeniden tescil edilmeli, tecrit artık son bulmalıdır.